TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Nadir Teberci: “Verilerimizin yurt dışındaki veri merkezlerinde saklanması ülkemiz açısında önemli bir siber güvenlik tehdidini beraberinde getiriyor. Bu nedenle, Türkiye’nin başarılı bir siber güvenlik stratejisi ortaya koyması için Ulusal Veri Stratejisi’nin belirlenmesi gerekiyor.”
1987 yılında ODTÜ Psikoloji bölümünü bitiren Halil Nadir Teberci, 1990 yılı başında Türkiye İş Bankası Bilgi İşlem Müdürlüğü’nde yazılım uzmanı olarak çalışmaya başladı. 2000 yılında İş Bankası’nın Telekom şirketi İşNet’te İstanbul Bölge Müdürü olarak devam eden iş hayatından, 2018 yılında İşNet Toptan Satış ve Regülasyon Direktörü iken emekli oldu. Bu süreçte, 2002 yılında Yeditepe Üniversitesi’nde MBA yaptı ve 2018 yılından beri TTM Telekom’da danışman olarak sektördeki çalışmalarına devam ediyor. Toplam 33 yıllık iş tecrübesinin 24 yıllık bölümü telekom sektöründe geçen Halil Nadir Teberci ile elektronik haberleşme sektörünün gündemini, geleceğini ve TELKODER’i konuştuk…
Elektronik haberleşme sektörünün hem dünyada hem ülkemizdeki gündemi nasıl? Bu yönde yakın zamanda bir rapor yayınladınız. Elde ettiğiniz veriler, geçmişten günümüze ve geleceğe dair neler anlatıyor?
Türkiye elektronik haberleşme sektörü, 2002 yılında başlayan serbestleşme hareketiyle, dünyada da olduğu üzere, doğal tekel konumunda bulunan sektörü rekabete açarak, sektörün büyümesi, hizmetlerin çeşitlenmesi, teknoloji ve altyapıya yatırımın artırılması ve nihayetinde de son kullanıcıların daha çeşitli ve kaliteli hizmeti daha uygun fiyatlarla alabilmesinin önünün açılması planlanmıştır.
2005 yılında GSYİH-EHG oranı (EHG/GSYİHx100) %2,5 iken 2022 yılında bu oran %0,8’e kadar düşmüştür. Oysaki yapılan çalışmalar; Telekomünikasyon abone sayısındaki %10’luk bir artışın bazı ülkelerde GSYİH’da %3’lük bir artışa yol açtığını göstermektedir.
EHG ve GSYİH miktarlarına dolar bazında bakıldığında 2014 yılından itibaren ciddi bir düşüş eğilimi olduğunu görmekteyiz. Dolar kurunda yaşanan yükseliş sebebi ile 2017 yılı sonrasında düşüş eğiliminin hızlandığını anlıyoruz. Pazarın sahip olduğu potansiyeli ve oynadığı kritik rolü göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’nin elektronik haberleşme gelirlerinin reel olarak küçülmesinin Türkiye’nin GSYİH’nın küçülmesi anlamına geldiğini tespit ediyoruz. Döviz temelli yatırım ihtiyacı olan sektörümüzde yatırım ve operasyon maliyetleri hızla artarken işletmeci gelirlerinde aynı düzeyde artış sağlanamaması sektörün finansal sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Sektörümüzün içinde bulunduğu bu kısır döngüden çıkabilmesi için işletmecilerin hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir gelir elde etmesini sağlayacak düzenleyici koşulların oluşturulması gerekmektedir. Dolayısıyla, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bir yılda tüm paydaşların sektörün büyümesi ve sektör gelirlerinin GSYİH içindeki payının artırılması için çalışması gerektiğini düşünüyoruz.
20 yıl içinde elektronik haberleşme sektörü büyüklüğünün TL olarak yaklaşık 15 Milyar TL’den 130,4 Milyar TL’ye ulaştığını görmekteyiz. 2003 yılında hesaplanan gelirlerin, 2022 sonuna gelindiğinde yaklaşık olarak %769 büyüdüğü dikkat çekmektedir. Sektördeki büyüme eğiliminin doğru değerlendirilebilmesi için TL üzerindeki değer kaybının dikkate alınması gerekmektedir. Gelirlerdeki büyüme üzerindeki enflasyon etkisi kaldırıldığında, 2003 yılında yaklaşık olarak 15 Milyar TL olan gelirlerin 2022 yılı sonunda 11,56 Milyar TL’ye gerilemiş olduğunu görüyoruz.
Serbestleşme sürecinin başından bu yana geçen 20 yıl içinde rekabet düzleminde de maalesef çok yol alınamadı. BTK verilerine göre sabit genişbant pazarında hem ürün çeşitliliğinde hem de rekabette gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindeyiz. Ülkemizde bakır ve fiber şebekeden hizmet alan abonelerin toptan seviyede %87 oranında Türk Telekom altyapısından hizmet aldığı, bu abonelerin de %99,6’sının ürün çeşitliliği, hizmet kalitesi ve fiyatlandırma hususlarında tamamen Türk Telekom inisiyatifindeki erişim yöntemi üzerinden (IP VAE) hizmet aldığı görülmektedir.
26 Ekim 2023 tarihinde yayımlanan 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı’nda da yer aldığı üzere “…Yerleşik işletmelerin sabit genişbant pazarındaki payı Haziran 2023’te yüzde 56,8 iken söz konusu oran AB’de Temmuz 2021’de yüzde 38,7 olmuştur. Türkiye’de sabit genişbant erişim pazarındaki rekabet düzeyi AB ülkeleriyle kıyaslandığında düşük kalmakta, bu alandaki düzenlemelerin daha etkin şekilde uygulanması gerekliliği devam etmektedir.” denilerek ülkemizdeki düzenleme ve uygulamaların iyileştirilmesi ihtiyacı vurgulamıştır.
Telekomünikasyon altyapısı, yeni nesil teknolojilerin yaygınlaşmasında kilit bir rol üstleniyor. Fakat dijitalleşme, güvenlik sorunlarını da beraberinde getiriyor. Sektör için siber güvenlik neden bu kadar önemli ve hangi tehditlerle karşı karşıyayız?
Siber güvenlik tüm dünyada önemini her geçen gün artıran bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Kamuya ve vatandaşa özel verilerin söz konusu olması ülkeler açısından siber güvenlik alanında kritik adımlar atılmasını da zorunlu kılıyor. Bu noktada ülkemizin siber güvenlik eylem planı büyük bir öneme sahiptir. Ancak, bu eylem planının istenildiği şekilde uygulanabilmesi için özellikle alternatif telekomünikasyon işletmecilerinin çeşitli konularda desteklenmeleri gerekmektedir.
Siber güvenliğin sağlanması için gerekli olan lisans, cihaz, depolama donanımları gibi çeşitli alanlarda BTK tarafından istenilen yatırım kalemleri ciddi maliyet oluşturmaktadır. Gerek yerli ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde gerekse siber güvenlik ekipman ve yazılımlarının tedarikinde devlet desteğinin artırılması önemli görülmektedir.
Ayrıca, bazı yurttaşlarımızın, üniversitelerimizin, kamu kurumlarımızın ve şirketlerimizin verilerinin yurt dışındaki veri merkezlerinde saklanması ülkemiz açısında önemli bir siber güvenlik tehdidini beraberinde getiriyor. Yurtdışında yer alan veri merkezlerine veri tabanlarını yükleyerek sanal sunucu, e-posta, veri depolama gibi birçok hizmetin kullanılması ülke verilerimizin tehlikeye girmesine neden oluyor.
Bu durum ülkemiz için sadece maddi kayıplara neden olmakla kalmıyor aynı zamanda başta veri güvenliği olmak üzere birçok tehlike ve riskler doğuruyor. Bu nedenle ülkemizin başarılı bir siber güvenlik stratejisi ortaya koyması için öncelikle verilerimizin ülkemiz içindeki yerli veri merkezlerinde depolanması gerekiyor.
Bunun için de kamu tarafında belirli adımların atılması ve Ulusal Veri Stratejimizin belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Veri merkezlerinin desteklenmesi ve ulusal bir veri stratejimizin oluşması için önerilerimizin dikkate alınması gerekiyor. Bu bağlamda, birçok kamu kurumumuz ile daha önce paylaştığımız, Ulusal Veri Stratejisinin oluşturulmasına yönelik önerilerimize internet sitemizden ulaşabilirsiniz.
Elektronik haberleşme sektörü, 4,5G ve sonraki nesil kablosuz iletişim teknolojilerine nasıl hazırlanıyor? Gelecekteki mobil cihazlar ve kablosuz teknolojiler hakkında öngörüleriniz nelerdir?
İster 5G, ister 6G olsun veya herhangi bir kablosuz teknoloji, güçlü bir fiber altyapıya sahip olmadan istenilen şekilde çalışması mümkün değildir. Bu teknolojiler bir noktada mecburen fiber altyapıya ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle, fiber altyapısının yaygınlaşmasının ve güçlendirilmesi oldukça önem kazanmaktadır.
Ülkemizde 2008 yılında 122.216 km olan fiber uzunluğu 2022 yılında 517.325 km’ye ulaşmıştır. Aynı tarihlerde 9.216 km olan alternatif işletmeci fiber uzunluğu %1137 artışla 114.024 km olmuştur. Eskiden binalara kadar fiber altyapı (FTTB) önemliyken artık odalara kadar uzanan fiber (FTTR – Fiber to the room) çağındayız. Yaygın bir 5G ve ötesi mobil kapsaması içinde hanelere/kılcallara kadar yayılmış yani uçtan uca kesintisiz bir fiber altyapı şarttır. Dolayısıyla ülkemizde henüz hanelerin yarısı bile fiberle kapsanamamışken söz konusu kılcallara yayılmak için mevcut altyapının çok ötesinde bir fiber altyapıya ihtiyacımız var. Bu alanda sadece bir işletmecinin yatırım yapmasını beklemek doğru olmayacaktır, bu nedenle ülkemize yatırım yapmak isteyen tüm işletmecilerin önünü kesen mevzuatlar ivedi güncellenmeli ve yatırımların önü açılmalıdır. Birçok alternatif işletmeci önlerindeki yatırım engellerin kaldırılması için yıllardır mücadele etmektedir ancak henüz düzenlemelerde somut bir iyileştirme yapılmamıştır.
Telekomünikasyon altyapısının sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerine dair düşünceleriniz neler?
Telekomünikasyon altyapısının sürdürülebilirlik üzerindeki etkileri oldukça önemlidir. Bu etkilerden bazıları: enerji verimliliğini artırmak, karbon ayak izini azaltmak, atık yönetimini geliştirmek, çevresel etkileri minimize etmek ve dijital eşitsizlikleri azaltmak için çeşitli önlemler olarak sıralayabiliriz. Telekomünikasyon altyapısı, enerji tüketiminin önemli bir parçasını oluşturur. Veri merkezleri, iletişim kuleleri ve ağ donanımları sürekli olarak enerji tüketir. Sürdürülebilirlik için altyapının karbon ayak izini azaltma çabaları önemlidir. İnternet trafiği arttıkça, bu etki daha da artabilir. Bu nedenle, altyapının enerji verimliliği artırılmalı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirilmelidir.
Bununla birlikte, elektronik cihazların hızla gelişmesi, eski donanımların atılmasına ve elektronik atıkların artmasına yol açmıştır. Sürdürülebilir bir yaklaşım, bu atıkların doğru bir şekilde geri dönüştürülmesini ve bertaraf edilmesini içerir. Ayrıca, Telekomünikasyon altyapısı için cihazlar, inşaat malzemeleri ve diğer kaynaklar gereklidir. Bu kaynakların sürdürülebilir biçimde kullanılması önemlidir. Altyapının inşası sırasında çevresel etkileri en aza indirmek için tasarım ve inşaat süreçleri sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olmalıdır. Telekomünikasyon altyapısı, dijital erişimi artırabilir, ancak aynı zamanda dijital eşitsizlikte yaratabilir. Sürdürülebilirlik, bu eşitsizlikleri azaltma amacıyla düşük gelirli ve kırsal bölgelerde erişimi geliştirme çabalarını içermelidir.
Yıl sonuna gelmişken, sektörün gelecek dönemdeki ihtiyaçlarını da sormak isteriz…
Ülkemizde elektronik haberleşme sektörünün, ülkede genç nüfusun büyüklüğü, elektronik haberleşme hizmetlerine ve veriye olan talebin fazlalığı gibi faktörler nedeniyle hızlı bir büyüme potansiyeline sahip olmasına rağmen, beklentilerin gerisinde kalmakta olduğunu görüyoruz. Bu sorunun en temel nedeninin, ülkemizde sabit telekomünikasyon pazarlarında etkin rekabetin tesisinin geçen 20 yıl içinde gerçekleştirilememesi, hâkim konumda bulunan işletmecinin çeşitli yöntemlerle korunduğu politikalardan vazgeçilememesi olduğunu düşünüyoruz.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından rekabet tesisine ilişkin düzenleme ve denetleme faaliyetlerinin zamanında ve sektör görüşü alınarak yapılması, performans göstergelerinin izlenmesi ve kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılması gerek elektronik haberleşme sektörü ve gerekse ülkemiz açısından büyük önem taşımaktadır. Rekabet tesisi sonucunda; mal ve hizmet üretiminde çeşitliliği sağlanacak, kalite yükselecek, gerek toplum gerek tüketiciler için yatırımların ve piyasaların sürdürülebilir şekilde işlemesi sağlanacak, nihayetinde tüketici refahının artması sağlanacaktır.