TT’yi Özelleştirdik: Yabancı Özel Tekele Hoşgeldin / Doç.Dr.Mustafa Akgül

Bir supriz olmazsa önümüzdeki bir kaç ay içinde yabancı özel tekelle yaşamaya başlıyacağız. Yeni fiili tekelin hakim durumunu kendi lehine kullanmasını beklemek insan davranışlarına uygundur. Siyasal iktidar, Rekabet Kurumu ve özellikle TK yabancı özel tekelin oluşmasına göz yummaktadır. Türkiye basını ve kamuoyu Bilişim STK’larının çığlıklarına kulağını kapamayı tercih ediyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma bir atasömüzdür. Yanılmış olmak dilekleriyle …

Türkiye 20 yıldır bir süreç içinde PTT’yi özelleştirmeye çalışıyor. PTT’nin T’sini yani Türk Telekomu (TT) 10 yıl önce ayrı şirket haline getirdi. 90 başlarında Rekabet Kurumunu Kurdu. 2000 de Telekomünikasyon Kurumunu kurdu. 2004’de kağıt üzerinde TT’nin tekeli kalktı. Ama fiili tekel büyük ölçüde devam etti. Ve 2005 yazında, ülke yaz tatili rehavetinde Telekom sektörünü satarak bir yabancı tekele yarattık. Çıplak gerçek, Serbestleşme iddiaları arasında TT fiili tekel olmaya devam ediyor. TT telekom ve internet sektörüne yıllardır kan ağlatıyordu. Özel tekelin ne yapacağını siz tahmin edin. Yabancı tekel hepimize hayırlı olsun!

Türkiye İnternetinin aktif bir üyesi, bir öğretim üyesi, sivil toplum lideri olarak, 10 yıldır Türk Telekom ile beraber yaşıyoruz. Bilişim etkinlikleri, İnternet Konferansları, İnternet Haftaları ve İnternet Kurulunda beraber çalıştık. Defalarca kavgalar ettik. Protesto kampanyaları yaptık. Bildirgeler yayınladık. 4 yönetimle çalıştık. Bu sürede pek çok Servis Sağlayıcı, Telekom/İntener/Bilişim Şirketi ve STK ile beraber çalıştık. Bu 10 yılın kısa bir değerlendirmesini, özelleşme, serbestleşme ve tekelleşme kapsamında yapmaya çalışacağım.

Ülkenin bilgi toplumu için bir stratejisin olmadığını, özelleşme ve serbestleşme konusunu doğru terimlerle konuşamadığımızı belirtmek isterim. Ne için özelleşme, nasıl özelleşme, özelleşme-serbestleşme ilişkisini yeteri derinlikte tartışamamış, partiler üstü strateji geliştirme çabasına bile girememiş, konunun sahibi olması gereken özel sektör, STK’lar ve uzmanlar beraber çalışma çabasına girmişler ama yeteri kadar güçlü bir birlik oluşturarak, ortak akıl üretme ve ortak eylem birliğini kuramamıştır. Siyasetçiler, basın, özel sektör ve STK’lar, meseleye sağduyulu, bilgi ve belgeye dayalı yaklaşmak yerine slogan boyutunda yaklaşmıştır. Kamuoyunun önemli bir kısmı, bir özel tekel yaratmakta olduğumuzu algılamak istemiyor. Gerçek veriler yerine izlenimlerle düşünüyoruz. Örneğin, TT’nin 3 katı çalışanı olduğu söylenir. Dünya bankası 2003 verilerine göre, önemli üretkenlik göstergeleriden biri olan çalışan başına hat sayısında, Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Mexica, Macaristan, Kore, ABD, Kanada, Şili, Finlandiya ve Norveç’ten daha iyi, İsveç’le ayni, Japanyo, Arjantin ve Brezilya’dan daha kötü durumda.

Telekom Stratejik bir Sektördür

İletişim ağları bir ülke ekonomisin sinir ağlarıdır. Bir ülkenin Bilgi Toplumu stratejinin ilk maddeleriden biri telekom sektörü hakkında olmak zorundadır. E-avrupa+’nın sıfırıncı maddesi telekom hizmetinin yaygın ve ucuz oluşu ile ilgilidir. Bir ülke tüm yurttaşlarına, sadece büyük şehirlere değil, ücra köylerine de kolay, ucuz iletişim olanağı sunmak zorundadır. Bu ekonomi, güvenlik, sağlık ve siyasal nedenlerle yapılmak zorundadır.

Telekom doğal tekel tanımına uygun bir sektördür. Kolayca tüm ülkeyi saran alternatif bir altyapıyı kuramazsınız; bu ekonomik olmaz. Ancak düzgün bir düzenleyici yapı ile telekom sektörünü rekabete açabilir, servis çeşitliliği, kalitesi ve ucuzluğu sağlayabilirsiniz.

Düzenleyici yapı, doğal tekel olan kaynaklara rakiplerin kolay ve makul ücretle erişimini sağlayarak, rekabetin yaşamasına sanş vermelidir. Yinede evrensel hizmet gibi fonlar oluşturarak, temel hizmetlerin tüm ülkeye yayılmasını sağlamak zorundasınız.

Özelleşme ve serbestleşmenin sırası doğal olarak önemli. Dünya örnekleri arasında önceliğin ikisine de verildiği görülür. Nihai amaç serbestleşme yani ilgili sektörün tam rekabete açılması olmalı. Serbeştleşen bir pazarda tekel olamayacağı için mevcut Telekom Operatörünü eşit koşullara getirmek için onu yeniden yapılandırmak ve “özelleştirmek” gerekir. Giovanni De Fraja’nın teorik bir çalışması (Annales d’ecomie et de statistique -No:33 1994, “Chicken or Egg. Which Should Come First, Privatisation or Liberalisation?) üretkenliğin önemli olduğu halde serbestleşmenin özelleşmeden epey önce olmasını öneriyor. Scott Wallsten ise dünyadaki örnekler üzerine kurduğu empirik çalışmada ise (WPS2817, “Does Squence Matter? Regulation and Privatization’in Telecommunication reforms”) çalışmasında serbestleşmenin özelleşmeden önce olması gerektiğini gösteriyor.

Wi-Xu ve başkaları tarafından yapılan pek çok empirik çalışma serbestleşmenin etkisinin özelleşmeden daha fazla olduğunu, kuralların net olarak belli olduğu düzenleyici yapının varlığının olumlu etkisine işaret ediyor. Atsui İimi ise empirik bir çalışma ile özelleşmenin düşük gelirli ülkelerde verimlik artışı sağladığını gösteriyor. Bu arada geliri 10 000$ ülkelerde siyasi iktidarların serbestleşme ve dolayısıyla özelleşme sürecini ağırdan aldığını gözlemlemişler. Bu çalışmalara ve başka çalışmalara (ve OECD 2003 Telekom Raporuna) http://kampanya.org.tr/ ve http://akgul.bilkent.edu.tr/telekom/ adreslerinden erişebilirsiniz.

Asıl önemli olan tam rekabete açılmış telekom sektörünü oluşturabilmektir!

Türkiye’deki tartışmalar yıllardır Telekomun özelleşmesine, ve özellikle Telekomun satışından gelecek paraya odaklandı ise de dünyada asıl hedef telekom sektörünü tam rekabete açmak ve telekom sektörü ile ekonomiye getirilen katma değerdir. Telekom ve İnternet sektörü taşıyıcı sektörler olarak doğrudan kendilerinin yarattığı katma değer kadar, taşıdığı sektörlerde yaratılan katma değer önemlidir. (Bu bakış açısı Bilişim sektörü içinde geçerlidir). Toplumun kültürel, sosyo-politik yapısına katkıları, demokrasiye katkıları, ölçmesi zor olsada çok önemlidir. Önemli olan Telekomun satışından gelecek paradan öte, orta ve uzun vadede topluma vereceği ivmedir. Bu ülkenin kalkınma, Avrupa Birliği ve dünya ile bütünleşme, ve bilgi toplumu stratejilerinin bir parçası olmak zorundadır. Telekomda serbestleşme ile birlikte innovasyon sistemi kurulması, ar-ge, sayısal uçurumu önleme,
üniversiteleşme stratejileride gündeme gelmelidir.

Niye Özelleştirme

Genel olarak özelleştirme verimli olmayan bir işletmeyi belirli koşullarla (üretim ve istihdama ilişkin) özel sektöre devridir. Önemli hallerde de ilgili sektörü rekabete açmak, tekeli yok etmek için yapılır.

Özelleşmenin ana amacı satıştan elde edilecek gelir değildir. Türkiye’de de özelleştirmeyi başlatanlar en başta böyle söylüyordu. Uzun vadeli, sektöre ve ülkeye getirecekleri arasında tabii ki gelirin de önemi vardır. Telekomda serbestleşme için TT’nin hakim durumu ortadan kaldırmak, pazarın çeşitli parçalarında (uzak mesafe, sehir içi, kablo, internet, vs) firmaların rekabet edebilmesi için TT’yi parçalamak ve özel sektör esnekliği ile çalışma olanağı sunmak gerekir.

Nasıl Özelleşme ?

Özelleşmede blok satış, halka arz, parçalayıp satış, halka hisseleri dağıtmak ve sembolik fiyatla satmak örnekleri yaşandı. Türk Telekom için halka arz ve hisselerin halka verilmesi hiç düşünülmedi. Blok satış, alıcının yeni teknoloji getirmesi arzusuyla anlamlı olabilirdi ancak. Ama, mevcut ihalede bu gerçekleşmedi. Oger, tecrübeli, lider bir Telekom şirketi değil, ana uzmanlığı inşaatcılık. TT’nin parçalanarak satışı hiç düşünülmedi. Bu hem tekelin kırılması açısından önemli, hem yeni şirketlerin girmesi için önemli, hemde daha yüksek bir
fiyat olabilirdi.

Temel altayıpıyı satıyormuyuz, yoksa kiralıyormuyuz belli değil. TT’nin Telekomünikasyon Kurumu (TK) ile yaptığı sözleşme süreli bir sözleşme ve sözleşme sonunda altyapıyı çalışır durumda ücretiz olarak TK’ya bırakma koşulu var. Bu sözleşme Bilişim STK’ların Telekom Bildirgesinde de belirttigi gibi hala gizli.

TT Bağımsız bir A.Ş. Olabildi mi?

Türkiye TT’yi bir A.Ş. olarak 1995’te kurdu, Telekomunikasyon Kurumunu 2000’de kurdu. Bu arada 1994’te özelleşmeyi hayal etti. TT 10 yıldır bir A.Ş.’dir ama kamunun kısıtlamalarına tabidir; bağımsız karar almak ve uygulamak konusunda ciddi sıkıntılar yaşamıştır. 1994-1995’te İnternet Alt yapısına yatırım yapmasına izin verilmemiş, tasarruf tedbirlerine tabi tutulmuştur. 150 yıllık bir kamu kurumundan pazar koşullarında rekabet eden , modern bir işletmeye geçiş zordur, bu yönde ciddi bir çaba olmamıştır. TT yönetimleri ve siyasal iktidarlar böyle bir hedefi gündeme taşımamışlardır, yeterli önceliği alamamıştır. TT yönetimlerine böyle bir misyon verildiğini ben gözlemlemedim.

TT ‘nin elinde parası olduğu, müşterisi hazır bekleyen hizmetleri başlatabilmek için gerekli izni bürokrasiden alamadığı çok olmuştur. TT Genel müdürünün, siyasal iktidarın tayin gibi talepleri ile uğraştığı, ana işleri yardımcılarının yaptığının yapmaya çalıştığı bilinen bir
vakadır. Öte yandan TT ciddi bir danışmanlık almamıştır.

TT ve Rekabet

TT kadroları bir şirket olduğunu daha yeni yeni algılama çabasına girmeye başlamıştır. TT henüz rekabete kendini hazırlamaya başlamıştır. Bir kurumun ayni anda toptancı ve parakendeci olmasındaki çelişkiyi ve bunun yaratacağı doğal problemi siyasetciler, TT ve TK (Telekomunikasyon Kurumu) yöneticileri görememiştir. TT rakiplerinde kullandığı ürünlerin fiyatını hep yüksek tutmuştur. TK bunun engellemesi gerektiğini algılayamamış ya da görmezden gelmeyi tercih etmiştir.

Rekabet Kurumu, TT’nin haksız rekabet uygulamalarına yer yer karşı çıkmış ama haksız rekabeti önlemeyi istenilen düzeyde sağlayamamıştır.

2000 yılında kurulan TK, 2004 ocağında TT’nin tekelinin bitişine hazırlanamamış ya da hazırlanmak istememiştir. TT elindeki hakim durumu rakiplerini pazardan silmeye yönelik olarak kullanmıştır. Rekabet Kurumu TT’yi çeşitli defalar cezalandırılmış ama bu cezalar kolayca uygulanamamış, ve hakim durumu kötüye kullanımı esas olarak devam etmiştir. Kablo üzerinden İnternetin rekabete açılmasını 2000 yılından beri konuşuyoruz. XDSL’in düzgün şekilde rekabete açılmasını daha epey bekleyeceğiz. 2004 başında Tt’nin tekeli bitmiştir ama alternatif operatörler henüz oluşamamıştır, geçikmeli olarak yurt dışı telefon konuşmlarında çok cılız bir rekabet söz konusudur. Sonuçta, Türk Telekom, hakim durumunu kullanarak Telekom ve İnternet sektörüne kan ağlatmıştır.

2004 başında TT’nin tüm tekeli bitmiştir. TT ve GSM dışındaki tüm özel sektör (Uydu, Alternatif Telekom Operatörleri ve İnternet Servis Sağlayıcıları) pazar payı ciro olarak %2 civarındadır.

Saydamlık ve Strateji

Türkiye’nin Telekom ve genelde Bilgi Toplumu için bir stratejisi olduğunu söyleyebilmek güç. Üretilen çeşitli raporlar, milyon dolarlara yabancılara yazdırılan raporlar, sadece raporların varlığını kanıtlar; özümsenmiş, benimsenmiş, bilinçle seçilmiş ve titizlikle uygulanan strateji ve onun getirdiği eylem planı ve alınan sonuçları ispatlamaz. Türkiye’nin bir strateji olmadığını mevcut istatistiklerden, telekom ve internet sektörünün canlılık derecesinden, uygulanan projelerden ve toplumda oluşan değişimden görebilmek gerekir.

İhalenin şaibesiz olması toplumda en büyük saydamlık olarak algılanıyor. (İhale öncesinde TK’nın TT’ye CDMA lisansı vermesi saydamlıkla uyuşmuyor. TK yapılan sözleşmeyi saklamayı tercih etmiş, hakkında açıklama yapmakla yetinmiştir. TT ise lisansi iade etmiştir. (Bu 2 metni webte yayınlanmasını istemek çok fazla demokrasi istemek mi? )

İhalenin yanında sürecin saydam olması gerekir. Alternatiflerin, uzman kadrolar ve geniş kitlelerce tartışılması gerekir. Yönetişim ve katılımcı demokrasi eski alışkanlıklardan vazgeçilmesi gerektiğini söylüyor.

TT ile yapılan imtiyaz sözleşmesini bilmiyoruz. 2003 yazında Cezayir depremi nedeniyle Bilişim STK’lari bildirgesinde imtiyaz sözleşmesini ve TT’nin yükümlülüklerini ne ölçüde yerine getirdiğinin açıklanmasını talep etmiştik. Ben bir yurttaş, bir STK yöneticisi, öğretim üyesi ve Türkiye İnternetine bu kadar emek vermiş biri olarak o sözleşmenin yazılmasında katkım olsun isterim. TT’nin değer tespit raporunu görmek, onunda ötesinde kullaınlan yöntemi tartışabilmek isterim. Özelleşmeden sonra yazılacak sözleşmede bir STK olarak söz sahibi olmak isterim. Katılımcı demokrasi budur.

Ben olsam ne Yapardım ?

Benim ana kriterim, telekom sektörünün Türk ekonomisine yarattığı katma değeri büyütmek, en iyi noktaya getirmek olurdu. Telekomun tekel durumunu hızla kırardım. Telekom sektörünü rekabete açardım. Anti-tekel önlemlere öncelik verirdim. Telekomu parçalara ayırır, ağırlıklı olarak halka arzla satar; kamu ağırlığı kalırsa da bir farklı modele geçerdim. Aycell macreasına hiç başlamaz, ve Avea’yı ise TT’den ayırırdım.

İletişim omurgasını ayrı bir şirkete bırakır, bu şirkete alternatif telekom operatörlerini ortak alırdım. Ve omurganın işletmesini uzman bir şirkete devrini düşünürdüm. Rekabeti omurga üzerindeki katma değerli hizmetlerde yapılmasını teşvik eder, omurga hizmetlerini olabildiğince ucuza gerçekleştirmeyi hedeflerdim.

Yabancı Özel Tekele Hoş Geldiniz !

Bir supriz olmazsa önümüzdeki bir kaç ay içinde yabancı özel tekelle yaşamaya başlıyacağız. Yeni fiili tekelin hakim durumunu kendi lehine kullanmasını beklemek insan davranışlarına uygundur. Siyasal iktidar, Rekabet Kurumu ve özellikle TK yabancı özel tekelin oluşmasına göz yummaktadır. Türkiye basını ve kamuoyu Bilişim STK’larının çığlıklarına kulağını kapamayı tercih ediyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma bir atasözümüzdür. Yanılmış olmak dilekleriyle …