Nedendir bilinmez, bizim ülkemizde uydu denince akan sular durur, hepimiz uyduya sahip olamayı bir çeşit milli gelişmişlik göstergesi gibi görürüz. Kuşkusuz bu duygunun bize yerleşmesinde uydunun çok teknolojik bir şey olduğu, milli güvenliğimizle ilgisi bulunduğu vs. gibi çok sayıda söylemin etkisi bulunmaktadır. Bence böyle hissetmemizde bilgi eksikliğimizin de önemli ölçüde payı bulunmaktadır. Bu yüzden yazımda bilgi eksikliğimizi biraz olsun gidermeye çalışacağım.
Öncelikle uydu üzerinden yapılan iletişimin daha güvenli olduğu konusundaki inanışın yanlış olduğunu belirtmekle başlayacağım. Yeryüzünün iki noktası arasındaki iletişimin sağlanması için sinyaller yeryüzünden uyduya ve uydudan tekrar yeryüzüne havadan gitmektedir. Uygun bir teknik kullanılarak bu sinyaller herhangi birisi tarafından rahatlıkla alınabilir. Örnek olarak tüm komşu ülkelerde veya yurdumuzun herhangibir yerinde basit bir uydu yer istasyonu kurularak bu sinyaller alınabilir, kaydedilebilir, görüşmeler dinlenebilir. Güvenliğin sağlanması ancak bilgiyi gönderen ve alanın kullandığı şifreleme veya kriptolama ile sağlanabilir. İletişim ortamı olarak, fiber optik kablolu sistemler veya karasal radyolink sistemleri yerine uydu kullanılması, haberleşmenin gizliliği açısından karasal sistemlere göre daha güvensizdir. Karasal haberleşme sistemlerinde sinyalleri alabilmek için sistemin fiziken bulunduğu yerde sisteme fiziken saplama girmek gerekir ki bu iş oldukça güçtür.
Uydular pek çok amaçla kullanılmaktadırlar. Örnek olarak, iletişim, yayıncılık, konum belirleme, uzaktan algılama, meteoroloji, ulusal güvenlik, şehir planlaması, trafik düzenlemeleri, bilimsel araştırmalar, eğitim, sağlık, doğal afetlerden korunma ve hasar tespiti, tarım alanlarının ve faliyetlerinin düzenlenmesi, çevrenin korunması ve atmosfer kirliliğinin takibi, tabii kaynakların tespiti ve izlenmesi sayılabilir.
Uydular uzaydaki yerlerine göre temel olarak ikiye ayırılabilirler.
1- GEO Uyduları : Bunlar yere göre uzayda sabit kalan, yeryüzünün bir bölgesini kesintisiz olarak gören, , ekvator düzlemine göre 36.000 Km mesafede yer alan, ömürleri yaklaşık on- onbeş yıl civarında olan, çoğunlukla telekomünikasyon, telemetri, televizyon yayıncılığı ve televizyon program nakli amaçlı olarak kullanılan uydulardır.
2- LEO Uyduları : Bunlar ise yerden birkaç yüz ile birkaç bin kilometre yükseklikte yer alan, yere göre sabit kalmayan, yaklaşık 10 Kg ile 1.000 Kg arasında ağırlığı olan, ömürleri daha kısa olan, çoğunlukla gözlem amaçlı olarak kullanılan uydulardır.
Kullanım alanları açısından ise uyduları, ticari uydular ve diğer uydular olarak iki alanda değerlendirebiliriz.
GEO sınıfında yer alan ticari uyduları fırlatmak ve işletmek oldukça yüksek maliyet gerektirmektedir. Bir uydunun üretilerek yörüngeye yerleştirilmesinin maliyeti 100 ile 250 milyon dolar arasında değişmekte, üstelik uydunun yaklaşık10-15 yıllık ömrü olduğundan maliyetinin bu süre içerisinde geri kazanılması gerekmektedir. Ticari uyduların sadece bir ülkeye hizmet vermesi ile maliyetlerinin karşılanması mümkün değildir. Bu yüzden ticari bir uydunun fırlatılması ve işletilmesi milli bir konu olarak görülmemelidir. Nitekim ticari uyduların fırlatılması ve işletilmesi için Türkiye’nın de aralarında bulunduğu çok sayıda ülkenin ortaklığı ile 1964 yılında INTELSAT, 1977 yılında da EUTELSAT kurulmuştur.
Biraz da, Türkiye’nin uydu tarihçesi ve gelecekten söz etmek istiyorum. Tarihçedeki bazı satırbaşları şöyle;
– 1968 yılında PTT içinde “Peyk Telekomünikasyon Grup Başmühendisliği” kuruluyor.
– 1968 yılında INTELSAT’a resmen katılmaya da karar veriyoruz. 20 Ağustos 1964’de 11 ülkeyle kurulan bu organizasyona Türkiye dördüncü yılında katılmış oluyor.
– 1970’lerde Türkiyede bir yer istasyonu kurulma çalışmalarına başlanıyor. 1976 ‘de ihale açılıyor, ihale 1977’de sonuçlanıyor, kurulması 1979 yılında bitiriliyor. AKA-1 (Ankara 1) 23 nisan 1979 da İngiltere ile 11 telefon kanalı kurularak servise veriliyor.
– 1977 ‘de 17 ülkenin katılımıyla kurulan EUTELSAT a biz de 1985 yılında katılıyoruz.
– 1979 yılında gemicilik ve deniz emniyetinin sağlanması amacıyla 26 üye ülkenin katılımıyla oluşturulan INMARSAT’a,Türkiye 16 kasım 1989 yılında üye oluyor.
– Fransız Aerospatiale ile 21.12.1990 tarihinde $315 milyon ABD doları bedelli Türk Milli Haberleşme Uyduları Sistemi Sözleşmesi imzalanıyor. Bu sözleşme bedeline iki adet uydunun imalatı, iki adet uydunun farklı zamanlarda ( ikinci uydunun birinci uydudan bir yıl sonra) uzaya gönderilmesi, biri Ankara Gölbaşı uydu haberleşme merkezinde diğeri ODTU yerleşkesinde iki adet uydu kontrol ve izleme istasyonu kurulması, işletme personeli eğitimi ve her iki uydunun yörüngeye yerleştirilip testlerinin tamamlanması safhası ve her türlü riske karşı sigortalanması dahildir. Ayrıca bu fiyat içinde sistemin firma tarafından iki yıl süresince etkin şekilde işletilmesi de bulunmaktadır.
– O zamanki yetkililerimiz “bu işten çok kazanacağımızı ve önümüzdeki 10 yıl içinde de en az bir milyar dolardan fazla gelir getireceğini” söylüyor.
– 24 Ocak 1994, TÜRKSAT 1A uydusu, Ariane -4 fırlatıcı roketindeki arıza nedeniyle kaybediliyor.
– TÜRKSAT 1B uydusu 42 derece doğu konumuna 11 Ağustos 1994 tarihinde yerleştiriliyor.
– TÜRKSAT 1C uydusu 10 Temmuz 1996 yılında fırlatılıp 31.3 doğu konumuna yerleştiriliyor
– TÜRKSAT 1B uydusu, Ağustos 1996’da Türksat 1C uydusu ile yer(31.3 Doğu) değiştiriyor.
– 1996 yılında %51 Türk Telekom, %49 Aerospatiale olmak üzere Monaco’da EURASIASAT kuruluyor.
– 260 milyon dolara mal olduğu ve15 yılda 1 milyar dolar gelir getireceği iddia edilen İkinci nesil TÜRKSAT 2A (Eurasiasat-1) uydusu, Alcatel Space’e ihalesiz sipariş edilerek 1 Şubat 2001’de faaliyetine başlıyor. “Avrupa’da bu güne kadar üretilmiş en güçlü uydu” sloganıyla pazarlaması yapılan bu uyduda ancak ikinci yılından sonra belirli bir doluluk oranı yakalayabiliyor. Bu uydunun zarar ettiği 2005 yılı Devlet Denetleme Kurulu raporlarında açıklanıyor. Ayrıca uydunun servise verildiği ilk yıllarda beklenmedik ciddi arızalar meydana geliyor; bu sebeple uyduda önümüzdeki yıllarda işletme sıkıntıları riski artıyor.
– TÜRKSAT 2A uydusu için kurulan şirkette başlangıçta Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin ( bugünkü durum itibarıyla TÜRKSAT A.Ş.’nin) 30 Milyon$ mali yükümlülüğü daha sonra şirketin sermaye yapısı değiştirilerek ve bu uydudan ilave kanallar kiralanarak yabancı şirket lehine iyileştirmeler yapılıyor.
– 22.07.2004 Tarihli 5189 nolu yasa ile TÜRKSAT Uydu Haberleşme ve İşletme Anonim Şirketi, kısa adıyla TÜRKSAT A.Ş. kuruluyor.
Şimdi gelelim bu güne ve geleceğe. Şubat 2006 sonunda hem Sayın Başbakan, hem de Sayın Ulaştırma Bakanı’nın açıklamaları şöyle;
“Türkiye, uzaydaki varlığını haberleşme uydularına yenilerini ekleyerek pekiştirecek. Türksat A.Ş, 2008 yılında uzaya gönderilmesi planlanan yeni teknoloji ürünü Türksat 3A uydusu için açtığı ihalede Fransız Alcatel firması ile sözleşme imzaladı.
Yıldırım, Türkiye’nin uydu vizyonundaki yeni açılımını anlattı. Türkiye’nin uzaydaki varlığını ilk 1994 yılında Türksat 1B’yi uzaya göndererek ortaya koyduğunu ifade eden Yıldırım, bunu 1996’da Türksat 1C ve 2001 yılında Türksat 2A uydularının izlediğini kaydetti.
Uyduların ömürlerinin belirli bir süreyle sınırlı olduğunu dile getiren Yıldırım, Türksat 1B’nin ekonomik ömrünün bittiğini, bu uydudaki hizmetlerin Türksat 1C ‘ye aktarıldığını, Türksat 1C ve Türksat 2A’nın fiilen kullanılmaya devam edildiğini, Türksat 1C uydusunun da ekonomik ömrünü 2007 yılı son çeyreğinde tamamlayacağı belirtti. Türksat 2A uydusunun 2004’e kadar doluluk oranının çok düşük kaldığını, uzun süre beklenilen yararın sağlanamadığını dile getiren Yıldırım, alınan kararla pazarlama işlerinin Türkiye’ye taşınmasıyla doluluk oranının yüzde 70’e ulaştığını bildirdi.
Yıldırım, Türksat A.Ş’nin 2014 yılına kadar bir eylem planı hazırladığını söyledi. Bu eylem planına göre, Türksat 3A uydusuyla ilgili çalışmalara hız verildiğini ve somut adımlar atıldığını anlatan Yıldırım, eylem planına göre, Türksat 3A uydusunun yurtdışında yapılacağını ifade etti.
Uydunun yapımı konusunda açılan ihaleye Astrium, Lockheed Martin, Boeing, Loral ve Orbital firmalarının davet edildiğini bildiren Yıldırım, ancak Boeing, Lockheed Martin ve Loral firmalarının bu ölçekteki uyduların kendileri için küçük kaldığı gerekçesiyle ihaleye ilgi göstermediğini belirtti.
Yıldırım, ihalede Alcatel, Astrium ve Orbital firmalarının yarıştığını, en iyi teklifi veren Alcatel’in ihaleyi kazandığını ve bu firmayla sözleşme imzalandığını söyledi.
Türksat 3A uydusunun imalatının 2 yıl süreceğini ve uydunun tamamen öz kaynaklarla yapılacağını vurgulayan Yıldırım, uydunun 9 yılda kendini amorti edeceğini ifade etti.
Yıldırım, Türksat A.Ş’nin uydu eylem planında proje bütünlüğü içinde bu uydunun ilk adım olacağını, uydunun imalatı ve dizaynı aşamasında 22 Türk mühendisin görev alacağını vurguladı. Binali Yıldırım, “Böylece daha sonraki uyduların Türkiye’de yapılmasının adımlarını atmış oluyoruz. Bu uydu, Türksat 1C uydusunun yerine geçecek uydu alımından öte, uydu teknolojisiyle Türkiye’de uydu imalatını da öngören bir nitelik taşıyor” dedi.
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, proje kapsamında daha sonra bir gözlem uydusu yapılacağını, bunu izleyecek Türksat 4A uydusunun yapımının Türkiye’de yabancı-yerli işbirliği ile gerçekleştirileceğini, Türksat 5A uydusunun ise tamamen yerli olarak Türkiye’de üretileceğini bildirdi.”
Bu haberleri okuyunca benim aklıma çok önemli bir soru takıldı. Türksat A.Ş. web sitesinin ana sayfasında şu bilgi yer alıyor.
“Türkiye’nin tek uydu operatörü Türksat Uydu Haberleşme ve Kablo TV İşletme A.Ş. , kamuya ait olarak kurulmuş ve özel sektör mantığı ile işletilen bir şirkettir. Türksat A.Ş. Türksat 2A’nın (Eurasiasat 1) yapılıp fırlatılması amacıyla, 1996’da Alcatel Space ortaklığıyla kurulan Eurasiasat SAM şirketinin de %75 hissesine sahiptir.”
Bu durumda Alcatel Space, yukarıdaki ihalede hem alıcı hem de satıcı olmuş olmuyor mu?.
Bunun arkasından hemen bir dizi soru daha sorulması gerekiyor.
1. TÜRKSAT 3A uydusunun alımı ile ilgili olarak “Alcatel Alenia Space” şirketi ile imzalanan sözleşmenin kapsamı nedir? Proje bedelinin tutarı kaç milyon Dolar’dır?. Bu bedele hangi donanım ve hizmetler dahildir? Bunlar başlıklar olarak nelerdir?
2. Sözleşmede yer alan bedel, uydunun anahtar teslimi yörüngeye çalışır durumda yerleştirilmesi fiyatımıdır, yoksa fırlatma, sigortalama, finansman vs. gibi ilave bedeller ayrıca ödenecekmidir?
3. İmzalanan bu sözleşme kapsamında Türksat 3A uydusunun yapımı ve fırlatılmasının yanı sıra Gözlem uydusu, Türksat 4A ve Türksat 5A uyduları ile ilgili hüküm varmıdır?
4. Bu projenin şartnamesinin hazırlanması ve ihale değerlendirmesi aşamalarında Tübitak, Üniversiteler veya konu ile ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alındı mı?
5. İhaleye hangi yöntemle yapıldı? İhale için ilan verildi mi? Kaç firma ihaleye teklif verdi? Teklif edilen bedeller nasıldır? Seçim hangi kritere göre yapıldı?
6. Geçmiş on yıllık dönemde 5 Türksat uydusunun Alcatel ortaklığındaki şirketlerden alınması sizce tesadüf mü? Önümüzdeki on yılda da uydular yine Alcatel ortaklığındaki şirketlerden mi alınacak?
7. Türksat 2A uydusunun zarar ettiği biliniyor iken, Türksat 3A uydusunun 9 yılda kendisini amorti edeceğini söylediniz. Bu bir tahmin mi, yoksa bilimsel bir çalışmaya dayanıyormu? 3A uydusunun kapasitesini dolduracak müşteri bağlantıları yapıldı mı?
8. Ülke serbest ekonomi kuralları ile idare edilmekte iken 27 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Kanun ile Kamu kuruluşlarına uydu hizmetlerini Türksat şirketinden alma zorunluluğunun getirilmesini doğru buluyormusunuz? Bu zorlama Alcatel Space’den alınacak uyduların finansmanının, uydu hizmeti kullanan kamu kuruluşları tarafından karşılaması anlamına gelmektemidir?
9. 3A uydusunun imalatı ve dizaynı aşamasında 22 Türk mühendisinin görev alacağını söylediniz. Bu 22 Türk mühendisinin isimleri belli mi? Belli değil ise seçim yöntemi nasıl olacak?
10. 22 Türk mühendisi eğitim gördükleri süre içerisinde ve eğitimlerini tamamladıktan sonra hangi statüde çalışacaklar ve ücretlerini kim ödeyecek?
11. 22 Türk mühendisi eğitimlerini tamamladıktan sonra 657 sayılı kanuna tabi olarak mı çalışacaklar? Eğer böyle ise, uydu yapma yeteneğini kazanmış bu mühendisleri bünyenizde tutmak için önlem alındı mı?
12. Sizce 22 mühendis ile uydu dizaynı ve imalatı yapılabilir mi?
13. Uyduyu fırlatacak roket belli midir?. Uydu nereden fırlatılacak?
14. Uyduyu fırlatacak roket tiplerine ( Uydu fırlatıcısı değişik şirketlerie) göre uydu ömrü, fırlatma bedeli analizi yapıldı mı?.
15. Sigorta neleri kapsamaktadır, mesala uydunun kanallarından bir kısmı yapılan yörünge kabul testleri sonucunda veya kabulü takip eden iki yıl içinde arızalı çıkarsa sigorta ödeme yapacak mı? Yapacaksa arızalı kanal sayısına göre sigorta bedelinin ne şekilde hesaplanacağı belli mi?
16. Uydu haberleşme donanımındaki yedeklilik düzenlemesi ne şekildedir?, alış ve veriş zincirleri yedekleme oranları nedir?, anahtarlama çalışma düzeni ne şekildedir?
17. Uydunun ticari ömrü kaç yıldır?
18. Ticari ömür sonundaki güvenirlik oranı nedir?
19. Uydu kapsama alanları ve anten konfigürasyonu nasıldır?
Benim anladığım kadarı ile bu ihale yapılırken maalesef geçmişten hiç ders alınmamış olduğu ve ülkemizin uydu konusunda gelecek on yılının da imzalanan bu sözleşme ile bağlanmış olduğudur.