Eğer Merkez Bankası yönetimi, enflasyon hedeflemesi için kullandığı tahmin patikasına yönelik olarak, haberleşme sektöründeki fiyat değişiminin beklentilerden farklı şekillenmesini sorgulamasaydı, bizim gibi işin içinde olanlar dahi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) şehirlerarası ve milletlerarası telefon görüşme ücretleri ile, sabit telefondan cep telefonu arama ücretlerini Tüketici Fiyatları Endeksi’ne eklediğini atlamış olacaktık. Dolayısı ile, Türk Telekom’un şehir içi görüşme ücretlerine yaptığı zammı hesaba katan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), GSM operatörlerinin rekabet amaçlı fiyat düzeltmelerini ve diğer fiyat indirimlerini hesaba katmadığı için, enflasyon tahmininde yanılgıya düştü.
Ağırlıklar paylaşılmalı
Bu noktada, TÜİK’in, her yılın başında, makul olması ve kamuoyu ile detaylı bir şekilde paylaşılması koşulu ile endeksteki mal ve hizmetleri değiştirmesi doğaldır. Ancak, bunu mart ayında, yani yılın ilk üç ayı geride kalmışken yaparsanız ve üstelik de özellikle fiyatlarında indirim olan mal ve hizmetleri ekleyecek şekilde yaparsanız, o zaman açıkladığınız verilere yönelik güven kırılır.
TÜİK’in enflasyon verilerine yönelik olarak iki kritik hatası var. Birincisi, Türkiye’nin dış ticaret hacminin 250 milyar dolara ulaştığı bir dönemde, ticaret bu kadar hareketlenmişken, şehirlerarası ve milletlerarası telefon görüşme ücretlerinin ve neredeyse 50 milyon kişinin cep telefonu kullandığı bir ülkede, sabit hattan GSM hattının aranmasına yönelik ücretin zaten yıllardır endeks kalemleri içinde yer almaması kritik bir hata.
İki yıla ilişkin hiçbir detay yok
Dünya ile hızla bütünleşen bir Türkiye’de, söz konusu ulaştırma hizmetlerinin endeks dışında bırakılması, hangi mantıkla açıklanabilir? İkinci kritik hata ise, endekste yer alan mal ve hizmet kalemlerinin ağırlıklarının kamuoyu ile düzgün bir şekilde paylaşılmaması. 1994 bazlı fiyat endekslerinden, 2003 bazlı fiyat endekslerine geçilen ilk yıl, yani 2005 yılında ağırlıklar kamuoyu ile paylaşıldı. Sonrasında, iki yıldır hiç detay göremiyoruz. Dolayısı ile TCMB TÜFE’ye göre bir enflasyon hedeflemesi yapıyor ve bu noktada Para Politikası Kurulu da bir ekonometrik modele göre hesaplamayı yapıyorsa, bu tür bir kritik değişikliğin Merkez Bankası ile paylaşılmaması da kritik bir hatadır.
TÜİK’den cevap beklediğimiz bir diğer konu da, GSMH deflatörü. TÜİK 2005 yılı son çeyreğine yönelik GSMH verilerinin açıklandığı 31 Mart 2006’daki basın bülteninde, 2005 yılı için yüzde 6,4’lük bir deflatör oranı kullanıldığını açıklamıştı. Şimdi, bu veri basın bülteni içinde yok. TÜİK açıkladığı basın bültenlerinin metinlerini mi değiştiriyor?
Bir kritik hata da GSMH’de
Bu arada, 2005 için öngörülen deflatör oranı yüzde 8,1’di. Tabii, deflatör oranı yüzde 6,4 olarak belirlenince, ekonomistler 2005 yılında ekonominin yüzde 6-6,5 büyüdüğünü beklerken, büyüme şaşırtıcı bir şekilde yüzde 7,6 çıkmıştı. 2006 yılı verilerinde ise, 1. ve 2. Çeyrek verileri 3 kez, 3. Çeyrek verisi ise 2 kez değişerek, yüzde 6’lık büyüme yakalandı. 2. Çeyrek büyüme verisi önce yüzde 8,5 olarak açıklandı, sonra 8,8 olarak revize edildi, ardından yüzde 9,3 olarak açıklandı. GSMH verileri, sektörel performanslar bu derece oynarsa, hiçbir ekonomist sağlıklı öngörüde bulunamaz. Ve, TÜİK lütfen açıklasın, neden 2005 yılı ve 2006 yılı deflatör oranlarını bilmiyoruz? Neden, önceki yıllarda basın bültenlerinde yer alan bu veri, artık kamuoyu ile paylaşılmıyor. Unutmayalım, gerçek bir demokrasinin en önemli göstergesi şeffaf istatistiklerdir. Hafta sonu ise, tekrar parite ve piyasa döngüsünü konuşacağız.