Avrupa Komisyonu Bilgi Toplumu Genel Müdürlüğü Türkiye Masası Temsilcisi Olivier Pascal, dün İstanbul’da gerçekleştirilen ‘Telekomünikasyon:Bilgi Toplumu’nun Kaldıracı’ konferansında Telekom sektörünün AB uyum sürecindeki ev ödevlerini açıkladı. Pascal, Mobil genişbantın Türkiye’ye gelmesi ve sabitteki etkin rekabet ortamının acilen tesis edilmesi konularına dikkati çekti.
Avrupa Komisyonu Bilgi Toplumu Genel Müdürlüğü Türkiye Masası Temsilcisi Olivier Pascal, dün İstranbul’da gerçekleştirilen ‘Telekomünikasyon:Bilgi Toplumu’nun Kaldıracı’ konferansında Telekom sektörünün AB uyum sürecindeki ev ödevlerini açıkladı. Pascal, Mobil genişbantın Türkiye’ye gelmesi ve sabitteki etkin rekabet ortamının acilen tesis edilmesi konularına dikkati çekti.
Türkiye Bilişim Vakfı ile Avrupa’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi’nin (CEPS) İstanbul Ceylan Intercontinental Otel’de birlikte düzenlediği ve ana teması “Telekomünikasyon: Bilgi Toplumunun Kaldıracı” olan konferans sırasında, Türkiye’nin AB yolculuğunda Telekomünikasyon sektörü olarak yapması gereken ev ödevleri değerlendirildi.
Açık oturumların son toplantısında CEPS Kurumsal İlişkiler Direktörü Staffan Jerneck moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde Türk Telekom Genel Müdürü Paul Doany, Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, Avea Genel Müdürü Cüneyt Türktan, Vodafone Türkiye Kurumsal İletişim ve Regülasyon İşleri Genel Müdür Yardımcısı Alp Sevindik ve Avrupa Komisyonu Bilgi Toplumu Genel Müdürlüğü Türkiye Masası Temsilcisi Olivier Pascal konuştu.
Avrupa Birliği çerçevesinde Türkiye’deki mevcut durumu değerlendiren Olivier Pascal, atılması gereken önemli adımları tek tek saydı.
Pascal Türkiye’nin nüfusu ve teknolojiye açık yapısının büyük umutlar vaat ettiğini belirtirken telekomünikasyon alanında alternatif operatörlerin sadece % 2, alternatif servis sağlayıcıların ise % 4 civarında pazar payına sahip olmasının Türkiye’nin yurt dışı imajı bakımından çok olumsuz bir tablo çizdiğini vurguladı.
Olivier Pascal, Türkiye’nin telekomünikasyon alanında içinde bulunduğu yasa ve yönetmeliklerde AB’nin mevcut düzenlemelerinden farklı olmasını eleştirdi.
Telekomünikasyon Kurumu’nun mevcut durumunu da değerlendiren Pascal, sunumunda TK’nın bağımsız ve kendi finansal yapısını doğru biçimde sağlamış olmasından övgüyle bahsetti. Ancak Pascal Kurumun bugüne oranla daha da kısaltılmasının sektörün gelişim sürecini hızlandıracağını istedi.
Pascal Türkiye’ye ev ödevi verirken şu noktaların özellikle üstünde durulması gerekliliğini vurguladı:
Avrupa Birliği yolundaki aday ülke Türkiye’nin kendi mevzuatını AB müktesebatına paralel düzenlemesinden hareketle, Telekom sektörüne özel düzenlemelerde de AB Telekom Düzenleyici Çerçevesiyle uyumlu bir kanunun hayata geçirilmesi
Evrensel Hizmet Yükümlülükleri’ne 2002/22 AB Direktifleri kapsamında açıklık getirilmesi
Toptan genişbant erişiminin mantıklı bir fiyat çerçevesi içinde şeffaf şartlarla herkese sunulması
Sabit ara bağlantı, kiralık hat ve perakende fiyat tarifelerinin rekabeti zedeleyecek unsurlardan arındırılmış bir biçimde ele alınması
Şehir içi aramaların öncelikli olarak serbestleşmesi
Sabit telefon hizmetleri, mobil sanal operatörlük, FWA, IMT-2000/UMTS lisanslarının bir an önce verilmesi
Sektörün regülasyonunu sağlayan vergilerin dışında kalan her tür iletişim vergisinin düşürülmesi
Türksat’ın da durumu göz önünde bulundurulacak şekilde kablolu internet yapısının yeniden gözden geçirilmesi
Gelecek nesil teknolojilerinin kullanımı için Geçiş Hakkı altyapısının tesis edilmesi
AB Komisyonu temsilcisi Pascal, tüm AB üyesi ülkelerde mobil genişbantın uygulamada olduğunu, bilgi toplumuna ulaşmak için genişbant penetrasyonunun çok önem taşıdığını; bu sebeple Türkiye’de hem sabitteki genişbandın bir an önce etkin bir rekabet ortamının oluşturulması hem de mobil genişbant hizmetlerinin erişilebilir olmasının gerekliliğine dikkat çekti.
Türkiye’deki mobil çağrı sonlandırma ücretlerinin Avrupa Birliği ortalamalarının oldukça altında olduğuna da değinen Pascal, son 7 yıldır lider mobil operatör ile üçüncü operatör arasındaki %23 oranındaki asimetrinin korunmasının doğru bir yaklaşım olmadığını, burada adil bir tutumun benimsenmesinin öneminin altını çizdi.