Avrupa Birliği : “Elektronik haberleşme sektöründe Türkiye’nin AB müktesebatını uyum konusunda önemli adımlar attığı söylenebilir ancak ikincil mevzuatın çıkarılması ve uygulanması, kanunun piyasaları fiili olarak etkileyebilmesini sağlamak açısından çok büyük önem arz etmektedir.”
Avrupa Komisyonu, AB üye ve aday ülkelerinde yaşanan gelişmeleri, sektörlerdeki düzenlemeler konusunda yaşanan ilerlemeleri ve AB mevzuatı çerçevesinde mevcut uygulamaları değerlendiren 2009 İlerleme Raporu’nu 14.10.2009 tarihinde yayımladı.
Raporun turk.internet.com okuyucularını ilgilendiren bölümü 10.fasılda yer alan bilgi toplumu ve medya faslı olduğu için bu bölümde yer alan noktaları dikkatlerinize sunuyoruz :
AB 2009 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU
10. Fasıl – Bilgi Toplumu ve Medya – TELEKOMÜNİKASYON
2009 İlerleme Raporunda yer alan Türkiye Elektronik haberleşme sektörü ile ilgili önemli noktalar şöyledir;
Elektronik haberleşme ve bilgi teknolojileri alanında ilerleme sağlanmıştır.
Mobil yaygınlık oranı, Ağustos 2009 verilerine göre, %89’dur.
Sabit ve mobil şebeke altyapılarına özel işletmeciler tarafından yatırım yapılmasına devam edilmektedir..
Genişbant abone sayısı 2009’un ikinci çeyreğinde 6,2 milyona ulaşmıştır ancak genişbant ve sabit telefon hizmetleri piyasasında alternatif işletmecilerin payı hala düşüktür.
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Kasım 2008’de yürürlüğe girmiştir. Yeni kanun özellikle yetkilendirme hükümleri ve düzenleyici kurumun görevleri ile ilgili hükümler konusunda Türkiye’nin düzenleyici çerçevesinin AB müktesebatı ile uyumu açısından önemli bir adımdır.
Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra BTK tarafından yürürlüğe koyulmakta olan ikincil mevzuat ile, AB elektronik haberleşme mevzuatına uyum konusunda adımlar atılmaktadır. Kanun üzerinde yapılacak olan değişiklikler, sabit telefon hizmetleri piyasasında rekabet koşullarını yaratmak konusunda potansiyele sahiptir.
Mobil piyasada rekabetin korunması ile ilgili gelişmeler yaşanmıştır. Mobil arabağlantı ücretleri %30 oranında düşürülmüştür.
Kasım 2008’de mobil numara taşınabilirliğinin uygulamaya başlanması ile, Ağustos 2009 verilerine göre 6,2 milyon mobil numara taşınmıştır.
Sabit numara taşınabilirliği Eylül 2009’da başlamıştır.
Üç mobil işletmeci 3G lisanslarını almış ve Temmuz 2009’da hizmet vermeye başlamıştır.
İnternet hizmetlerinden alınan vergi %15’ten %5’e düşürülmüştür.
Ancak, Elektronik Haberleşme Kanunu’nun özellikle evrensel hizmet yükümlülüğü, mevcut imtiyaz sözleşmelerine uygulanmayan yetkilendirme hükümlerinin kapsamı konusunda, AB müktesebatı ile tam olarak uyumlu olduğunu söylemek mümkün değildir.
Yeni Kanun’da, Etkin Piyasa Gücü (EPG) sistemi ve piyasa analiz yöntemlerinin sağlam yasal dayanakları bulunmamaktadır.
Birincil ve ikincil mevzuatın, AB müktesebatı esas alınarak, detaylı olarak yeniden gözden geçirilmesi elektronik haberleşme mevzuatındaki eksiklikleri belirlemede faydalı olacaktır.
Sabit telefon hizmetleri ve genişbant internet piyasalarının rekabete açılması konusunda sorunlar bulunmaktadır.
Şehiriçi telefon hizmetlerinin yetkilendirilmesi yapılmıştır ancak numaralandırma planı ve arabağlantı ücretleri konusunda problemler bulunmaktadır.
Stratejik öneme sahip olan Sabit Telefon ve internet piyasalarındaki rekabeti sağlamak için bu piyasalardaki arabağlantı koşullarının geliştirilmesi kritik öneme sahiptir.
BTK ve Rekabet Kurumu arasındaki görev dağılımının netleştirilmesi gerekmektedir.
Maliyet temelli ücretlendirme ve hesap ayrımı ilkeleri mobil piyasada hâkim konumda bulunan işletmeciye tam olarak uygulanmamaktadır.
Sektördeki yüksek vergiler, yüksek Kurum masraflarına katkı payı ve ilgisiz idari ücretler sektörde önemli sorun olmaya devam etmektedir.
SONUÇ
Elektronik haberleşme sektöründe Türkiye’nin AB müktesebatını uyum konusunda önemli adımlar attığı söylenebilir ancak ikincil mevzuatın çıkarılması ve uygulanması, kanunun piyasaları fiili olarak etkileyebilmesini sağlamak açısından çok büyük önem arz etmektedir.
Özellikle sabit telefon hizmetleri ve internet/genişbant piyasalarındaki rekabetçi koşullar konusunda gelişme yaşanmamıştır ve bu durum düzenleyici yükümlülüklerin etkin bir şekilde uygulanmasına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Bu, bağımsız düzenleyici kurumların en temel görevidir.