SERBEST Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Başkanı Yusuf Ata Arıak, Avrupa Birliği (AB) ile müzakerelerde Türkiye’nin en geri kaldığı alanlardan birinin de, telekomünikasyon alanı olduğunu belirtti.
Türkiye’nin telekomünikasyon alanında sondan üçüncü sırada yer aldığını ifade eden Arıak, AB ile yapılacak görüşmelerin Türkiye’de serbestleşme gerçekleştirilmeden geçilemeyeceğini öne sürdü. AB’de telekomünikasyonla ilgili ana ilkenin milli telekom şirketinin özelleştirilmesi olmadığını söyleyen Arıak, “AB’de kural serbest rekabettir, serbestleşmektir. Piyasada çok sayıda firma olması, tekel olmamasıdır” dedi. Arıak, Türkiye’nin serbestleşmesini yapmadığını ileri sürerek Türkiye’nin serbestleşmeyi yapıyormuş gibi davrandığını kaydetti. Yeni ve güçlü firmaların ortaya çıkmasının henüz sağlanamadığını belirten Arıak, serbestleşme yapacağız denilerek firmaların yarı yolda bırakıldığını söyledi. Arıak, lisans alan firmaların hemen hemen hepsinin zarar ettiğini ve bu firmaların bir kısmının kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunun altını çizdi. Türkiye’de hakim konumda olan Türk Telekom’un yeni telekom operatörlerini ezdiğini dile getiren Arıak, Türk Telekom’un bu tavrına seyirci kaldığını öne sürdü. Arıak, gündemdeki konulara ilişkin “Telepati”nin sorularını şöyle cevaplandırdı:
Özelleştirme mi öncelikli, serbestleşme mi? İkisinin de öncelikli olduğunu savunanların yanında her birinin ayrı ayrı öncelikli olduğunu düşünenler var. Size göre hangisi öncelikli?
Türk telekom özelleştiriliyor. Oysa bizim beklediğimiz özelleştirme süreciyle serbestleşme sürecinin paralel yürümesiydi. Bize söylenen de buydu. Bu yapılmadı. Özelleştirme yapıldı. Özelleştirmenin işlem edilmesinde; ihalesinde hukuki olarak bir eksiklik varsa zaten Danıştay bakacaktır. Serbestleşme gerçekleşmeden özelleştirme yapılırsa bundan Türkiye’nin elde edeceği şey çok sınırlı olur. Çünkü tekel durumu değişmez; tekel durumu değişmeyince Türk Telekom devlet eliyle savurgan şekilde yönetilen bir idareden daha verimli çalışan bir idareye dönüşür. Ama bu yeterli bir sonuç değildir. Bu idareyi yeterli rekabet altına sokamazsanız başka firmalarla bunu yarıştıramazsanız özelleştirmeden beklenen sonuçta çok sınırlı olur. Türk Telekom’u sattık, satıyoruz derken serbestleşmenin önünü de tıkandılar.
Dolayısıyla, Türkiye’nin halen acilen bekleyen konusu serbestleşmedir. AB ile telekomünikasyon alanında görüşmeye başlasak. Söylenecek şey; bize soracakları ilk şey yeni firmaların önünü ne kadar açtınız? Yeni firmalar ne kadar ciro yapabiliyorlar. Kaç firma var? Gerçekten rekabet var mı yok mu? Buna bakacaklar ve bunların olmadığını görecekler. Bir yılı aşkın süredir AB temsilcileri ile temasımız var. Söylediğimiz şu: Dışardan bakıldığında şu kadar firmaya lisans verildi gibi gözüküyor. Bu gerçek durumu yansıtmıyor. Çünkü AB’nin bir ölçüsü var. Telefon işinde ölçüsü şu: Eğer gerçekten serbestleşmek istiyorsanız; ara bağlantı fiyatlarının çok ucuz olması gerekir. Yani yeni firmalar altyapıyı çok ucuza kullanıyor olmalı ki serbestleşme olsun. Biz de kendilerine geçen yıl itibariyle ara bağlantı fiyatlarının Avrupa ortalamasının 5 katı olduğunu; bugün itibariyle 3.5 katı olduğunu söylediğimizde: “Türkiye demek ki serbestleşmeye niyetli değil” dediler. Serbestleşme olmazsa geçilemez.
Serbestleşmenin önü nasıl açılabilir? Serbestleşmenin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için siyasi irade neler yapmalı?
Türk telekom’un özelleştirilmesi sonucunda özel tekelin önüne geçebilmek için siyasi irade ciddi karar verirs,e serbestleşmenin önünü 2-3 ayda açabilir. Yeni işletmeciler altyapıda Türk Telekom’a mahkum olmazsa eğer, başka bir altyapıdan da hizmetlerini verebilirlerse serbestleşmede önemli adım atılabilir. Bunu için Türkiye’nin önünde iki imkan vardır. Birinci imkan; mevcut kablo TV şebekesi üzerinden ses, veri ve görüntü taşınması. Telekomünikasyon Kurumu buna ilişkin lisans verirse yeni operatörler kabloculardan da faydalanabilirler, Türk Telekom’dan da. İşte o zaman rekabet olur. Fiyatlar makul bir seviyeye iner. Yeni operatörlerin de yaşama şansı olur.
İkinci imkan da; yeni altyapılar yapılmasına izin verilmesidir. Telekomünikasyon Kurumu bununla ilgili çalışmalarını da tamamladı. Hem kablo TV konusu hem de yeni altyapı konusu Ulaştırma Bakanlığı’nın elinde. 6 yıldır lisans verilmiyor. Onun için siyasi irade izin verirse serbestleşme gerçekleşir diyorum.
Bir diğer konu da, yine Telekomünikasyon Kurumu’nun yerel ağı paylaşıma açması var. Yani Türk Telekom’un yerel altyapısının yeni operatörlere kullandırılması. Yeni operatörlerin bölgesel konuşmalar da yaptırabilmesi. Bunları yapmada paraya, ihaleye, yatırıma ihtiyaç duyulmayacağı için serbestleşmenin önü 2-3 ayda açılabilir. Tek mesele yeni lisansların verilmesi. Bu şartlar altında özelleştirmede amacına ulaşmış olur. Aksi halde özelleştirme ile devlet tekelinden özel tekele geçilmiş olur. Böylece özelleştirmenin faydası da çok sınırlı kalır.
Türk Telekom’la dolayısıyla yeni ortak Oger Telecom’la ilişkileriniz nasıl olur? Sizce, özelleştirme sonucunda Türk Telekom’un yeni operatörlere tavrı değişir mi?
Oger Telecom veya başkası bizim böyle bir ayrımımız yok. Devlet olmuş, Oger Telecom olmuş veya bir başkası olmuş. Eğer o firma tekel olma özelliklerine sahipse, tekel gibi davranır. Tekel, tekel gibi davranır. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun. O tekeli faydalı hale getirmenin yolu rekabet altına sokmak. Rekabet altına sokabilmeniz için de kuvvetli bir Telekomünikasyon Kurumu olacak. Ve, tekelin imkanlarını başkalarına da makul fiyatlarla kullandırması sağlanacak. Bunu sağlarsak tekelin olumsuz özelliklerinden kurtulmuş oluruz. Tam tersi onu da rekabet altına sokacağımız için daha iyi çalışmasına yardım etmiş oluruz. Dolayısıyla özelleşme olduğu zaman bizim tutumumuzda bir değişiklik olmaz. Biz onu bir rakip olarak gördüğümüz gibi aslında altyapısını kullanacağımız, işbirliği yapacağımız bir kuruluş olarak da görürüz. Bugüne kadar Türk Telekom’u da böyle gördük ama devlet elindeyken Türk Telekom rakip değil de, düşmanmış gibi davrandı. Yolumuzu kesmeye gayret etti. Önlemeye, durdurmaya, zarar vermeye çalıştı. Eğer yeni gelen ortak paylaşımcı bir kültüre sahip olursa Türkiye için de onlar için de iyi olur. Çünkü unutulmaması gereken bir şey var; biz serbest telekomcular kazana bilmek için mutlaka Türk Telekom’a kazandırmak zorundayız. Türk Telekom’un alt yapısını mutlaka kullanmak zorundayız. Bütün mesele bu altyapının bütün dünyada ölçü ne ise o ölçüde o fiyatlarda kullandırılmasıdır. AB’ye gireceğiz ama fiyatlar AB’nin 4 katı olacak derseniz. AB’ye de giremezsiniz.
Geçtiğimiz bir buçuk sene çok sancılı geçti. Biz geçen yıl Mayıs ayında lisansları aldık. Temmuz ayında Türk Telekom bizim çalışacağımız alanlarda önemli indirimler yaptı. Bizim girmeyeceğimiz alanda da fiyat yükseltti. Sonuç olarak bu vatandaştan çıktı. Bu yaptırılmaması gereken bir şey.
Almanya, Deutche Telekom’un fiyatları 3 yılda indirmesine müsaade etmiş. Bizim Telekomünikasyon Kurumu daha yeni operatörler hizmete başlamadan Türk Telekom’un fiyat indirimine müsaade etti. Bir taraftan Türk Telekom’un fiyat indirmesine müsaade ediliyor, bir taraftan da ara bağlantı fiyatlarının AB’nin 4 katı olmasına göz yumuluyor. O zaman yeni firmalara yaşama alanı kalmıyor. Böylece de vatandaşın alternatif bulma imkanı kalmıyor. Vatandaşın ucuz, kaliteli hizmet alması önlenmiş oluyor.
Serbestleşmenin tam olarak gerçekleştirilememesi sonucunda kaç firma kapandı? Buna ilişkin kesin bir bilgi ya da veri mevcut mu?
Sadece telefon işi değil; uydu, İnternet servis sağlayıcılığı işi ve veri işleri; bunların hepsini toplarsak telekom işletmeciliği alanındaki cironun yüzde bir buçuğunu ediyor. GSM’cilerin ve Türk Telekom’un işletme cirolarını toplarsak; bir de yeni kurulan firmaların cirolarını ilave edersek, yeni firmaların cirosu yüzde bir buçuk. Bu demek ki, serbestleşme çok geri kalmış durumda. Bu rakamın en az yüzde 10-15 olması lazım ki, bir serbestleşmeden bahsedebilelim. Para kazanan hiçbir firma yok. Son iki yılda yeni operatörler Telekomünikasyon Kurumu’na bir lisans bedeli ödediler. İlaveten yatırım yaptılar. Yeni personel istihdam ettiler. Bunların hepsi para harcamak demek. Peki bunları yaptıktan sonra para kazanabilecek şekilde çalışabildiler mi? Hayır. Arabağlantı fiyatları yüksek, Türk Telekom’un haksız birtakım tarifeleri var. Bunların hepsini birleştirdiğiniz zaman, yeterince büyüme ve kazanma imkanları olmadı. Dolayısıyla zarar etti bu firmalar. Bu durumda firmaların tamamı masraflarını kısmaya, küçülmeye ve zararlarını azaltmaya çalışıyorlar. Firmaların bir kısmı da şartları görünce hiç yatırım yapmadı. 43 firma UMTH-Uzak Mesafe Telefon Hizmetleri lisansı aldı. Ancak 10 firma çalışıyor. Türk Telekom’un değeri düşer mi endişesiyle Türkiye’nin yatırım yapan insanları para, zaman, istihdam, emek kaybettiler. Yeni işletmeciler para kazanmadılar. Hevesleri kursaklarında kaldı. Çok kayıplar vereceğiz, öyle görünüyor.
Telekomünikasyonda yeni yatırımlar olabilmesi için, serbestleşme olması lazım. Sorunlarımızla ilgili 15 madde belirledik. Bunları Telekomünikasyon Kurumu ile müzakere ettik.
Türk Telekom’la yeni operatörlerin sorun yaşamasına neden olan arabağlantı ücretleri konusunda bir netlik yok. Bu arabağlantı ücretleri tam olarak ne kadar?
Bu fiyatlar zaman içinde değişiyor. Asıl olan prensibi konuşmamız. Telekomünikasyon hemen hemen hiçbir kuruluşun kendi başına yapabileceği bir iş değildir. Mutlaka başkalarıyla, yurtiçi yurt dışı firmalarla işbirliği yapmak zorundasınız. Demek ki bu uluslararası bir konu. Dünyada serbest pazarlarda bu iş nasıl oluyorsa burada da öyle olması gerekir. Biz şu prensibi söyledik: “Avrupa ülkelerinde ortalama rakam ne ise, Türkiye’de de öyle olmalı” dedik. Biz geçen sene bu prensiple hesaplarımızı yaptık. Kısa mesafede şehir içinde 14 bin Lira, uzak mesafede de 17 bin Lira çıktı. Biz bu rakamları önerdik. Şimdi 57 bin Lira, 70 bin Lira. Arabağlantı ücretleri bu kadar yüksek olursa, sen serbestleşmeyi istemiyorsun demektir. Avrupa Komisyonunun arabağlantı ücretlerine ilişkin yayımladığı istatistikler vardır. Aslında Türkiye’de ücretlerin Avrupa ortalamasının da altında olması gerekir. Telekomünikasyon Kurumu 20 bin Lira dedi. Türk Telekom, Telekomünikasyon Kurumu’nu da dinlemiyor. Türk Telekom konuyu mahkemelere götürüyor. Mahkemelerde boşuna vakit geçiriyoruz.
Telekomünikasyon Kurumu bazı konularda yeterince gücünü kullanmıyor. Mesela A ve B tipi hizmetlerin verilmesi için, Türk Telekom altyapısını hazır hale getirmesi gerekiyordu ama getirmedi. Telekomünikasyon Kurumu ceza vereceği yerde, Türk Telekom’a ilave süre verdi. Yeni operatörler A ve B tipi lisans için para ödedi Telekomünikasyon Kurumu’na ama, ancak C tipi hizmet verebiliyorlar. Türk Telekom’a ceza vermekten korkmayan bir idare lazım, onun için siyasi iradenin desteği lazım