TT’nin Telkoder Aleyhine Davası Reddedildi

Telkoder, web sitesinde, Türk Telekom’un temmuz 2004’de açıkladığı indirimin aslında tam tersine bir zam olduğunu gösteren bir hesaplama aracı koymuştu. Türk Telekom ise bu araç nedeniyle Telkoder’e dava açmıştı. Dava geçtiğimiz günlerde, mahkemece Telkoder lehine reddolundu.

Hatırlanacağı gibi Türk Telekomünikasyon A.Ş., yeni işletmecilerin 2004 yılında Telekomünikasyon Kurumu’ndan lisans alarak Uzak Mesafe Telefon Hizmeti başlamalarından hemen önce, bu alandaki rekabeti doğmadan yok etmek üzere %80 e varan indirimler sloganı ile “SabitHatt” isimli yeni telefon tarife paketlerini açıklamıştı.

Bu tarifelerin sözü edilen indirimi yansıtmadığını göstermek ve vatandaşlarımıza yol göstermek amacı ile Telkoder’in internet sitesinde bir hesaplama aracı yayınlanmıştı.
Bunun üzerine Türk Telekomünikasyon A.Ş.nin kendi internet sitesinde www.basin.telekom.gov.tr/bultenler/telkoder.htm adresinde halen yayında olan iddiasında özetle bakın ne diyordu;

Son günlerde Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (Telkoder) ve Başkanı Yusuf Ata Arıak tarafından kamuoyuna yanlış bilgiler aktarıldığı için Şirketimizce kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğmuştur.

Telkoder tarafından, Türk Telekom’un uygulamaya koyduğu yeni tarife sistemine göre yapıldığı öne sürülen fatura hesaplamaları “yanlış” olup bu konuda kamuoyu bilinçli bir şekilde yanıltılmaktadır. Bu nedenle, Telkoder hakkında kamu şirketi olan Türk Telekom’a kasten zarar vermekten suç duyurusunda bulunulacak olup Şirketimiz bu konudaki hukuki girişimlerini sonuna kadar sürdürecektir.

Telkoder, lisans alıp Türk Telekom ile rekabet edecek olan işletmecilerin kurdukları bir dernektir. Bu dernek üyesi işletmecilerin hedeflerinin; Türk Telekom’un vermiş olduğu hizmetleri, Türk Telekom’dan daha iyi ve daha ucuza sunarak piyasadaki etkin rekabet ortamını oluşturmak olmalıdır.

Hal böyle iken rakibini ve tarifesini kötüleyerek müşterilerimizi yanıltıp, karmaşa yaratmaya çalışarak arabağlantı ücretlerinin kendi menfaatlerine uygun olarak belirlenmesi doğrultusunda kamuoyu oluşturmak doğru bir yöntem değildir.

Şirketimiz, 2003 sonunda, ses ve alt yapıdaki tekelinin sona ermesi ile birlikte alt yapı ve pazardaki gücü ile orantılı olarak pazardaki payını korumak ve rekabet ile büyüyecek olan pazardan da hak ettiği payı alabilmek için doğal olarak mücadele edecektir. Ama bu hiçbir zaman etkin piyasa gücünü kullanarak rekabeti öldürmek amacını gütmeyecektir. Ki Telekomünikasyon ve Rekabet Kurumları, Türk Telekom’u bu yönden izlemekte ve değerlendirmektedirler.

Ancak şu da bilinmelidir ki tamamı kamuya ait olan Türk Telekom’un haklarını haksız saldırılara ve haksız kazanç elde etmek isteyenlere karşı sonuna kadar yargı kanalıyla koruyacağımızı kamu oyuna saygıyla duyururuz.

Bundan sonra neler oldu bir bakalım isterseniz;

Ekim 2004 tarihinde, Reklam Kurulu Türk Telekomünikasyon A.Ş. nin reklamlarının yanıltıcı olduğunu ifade ederek 44.950 YTL para cezası verdi ve reklamları durdurdu.

Türk Telekomünikasyon A.Ş.nin, Telkoder’in kapatılması istemiyle açtığı davada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takibata gerek olmadığı yönünde karar verdi. Bunun üzerine Türk Telekomünikasyon A.Ş. nin Sincan Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz 21.04.2005 tarihinde reddedildi.

Türk Telekomünikasyon A.Ş. yukarıdaki kararlara rağmen, bu defa da zarara uğratıldığı gerekçesi ile Telkoder’e tazminat davası açtı. Bu davada 05.10.2006 tarihinde reddedildi.

Bu davanın kararı ise örnek gösterilecek ve alkışlanacak bir karardır. Bu karar, Türk Yargısının büyük bir aşama göstererek, telekomünikasyon gibi karmaşık ve özel uzmanlık gerektiren bir alanda dahi yetkinliğini arttırarak doğru teşhisleri koymakta olduğunu göstermektedir. Kararın ilgili bölümü şöyle;

Öte y3davacının yapması gereken işin yanlış anlaşılmışsa kendisini iyi ifade etmek, hatalı ise hatasını düzeltmek olduğu ve davalının web yayınının davacının SabitHATT tarifelerindeki belirsizlik ve çelişkiler konusunda tüketici kitlesini bilgilendirmek ve davacının da dikkatini çekmekten ibaret olduğu, bu şekliyle davalı eyleminin hukuka uygun bir eylem olması nedeniyle haksız fiil teşkil etmeyeceği, dolayısıyla davacının bu eylemden maddi veya manevi bir zararı doğsa bile bunu davalıdan talep edemeyeceği, kaldı ki davacının maddi zararını ispat edemediği gibi manevi zararının da doğmadığı anlaşılmıştır