1 ocak 2004’de ilan edilen telekom serbetsleşmesinin 4.yıldönümünde, serbestleşmeyi Telkoder Başkanı Yusuf Ata Arıak ile gözden geçirdik. Arıak “Serbestleşme açık, net ve güçlü siyasi irade olmadan gerçekleşemez. Serbestleşme temel bir siyasal tercihtir. Bu tercihin hayata yansımaları yoksa serbestleşme de gelişemez. Herhangi bir piyasa gerçekten serbest ise, yerli firmalar yapmaz ise yabancı firmalara gelir yatırım yapar” diyor.
Türkiye’de Telekom sektörünün özelleştirilmesi 1990’ların ilk yarısından itibaren, serbestleşme ise 2000’ler yaklaşırken konuşulmaya başlandı. Dünya Ticaret Örgütü’ne taahhüt edilen tarih ise 2007’ydi. Ancak 2000 yılında Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri bu süreyi 2004’e çekmişlerdi.
2000 yılına gelindiğinde, serbestleşmeyi oluşturma yolundaki düzenlemeleri yönetmesi için Telekomünikasyon Kurumu “özerk” bir üst kurul olarak oluşturuldu.
Serbestleşme 1 ocak 2004 itibariyle resmi olarak başlatıldı.
Gerçi Telekom sektörünün, cep telefonu tarafında serbestleşme daha önceki hükümetler zamanında başlamıştı. ISS tarafında ise 1996’dan sonra çeşitli ISS’ler kurulmuştu. Bu firmalar lisans da almışlardı. Ancak hem ISS’ler, hem de Cep Telefonu operatörleri sistemlerini Türk Telekom alt yapısı üzerine kurmuşlardı. Yani çeşitli düzeylerde, bağımsız olarak fiyat ve hizmet veremiyor durumdaydılar. Maliyetlerinin içinde Türk Telekom’un verdiği ara bağlantı ya da hizmet fiyatları önemli bir kalem teşkil ediyordu.
2008 yılına geldiğimizde, serbestleşme ve serbestleşmeden beklenen yararlar henüz tam ortaya çıkmış değil. ADSL konusunda, kabloda ve şehiriçi telefon görüşmeleri konusunda serbestlik tamamlanmış gözükmüyor. Telekom sektöründeki alternatif işletmecilerin derneği olan Telkoder’in Başkanı Yusuf Ata Arıak ile bu konuyu tartıştık;
Serbestleşmenin 4.yılının başındayız. Siz alternatif Telekom firmaların derneği Telkoder’in 4 yıldır başkanısınız. Şu anda serbestleşme ne durumda?
Yusuf Ata Arıak : Bunu anlamak için, sırayla lisans verilerek serbestleştirme yapılan alanlara bakalım. İlk serbestleşmeye açılan alanlar uydu ve internet servis sağlayıcılığı (ISS) alanları. Yıl 2002.
6 yıl sonra uydu haberleşmelerinin ¾’ü sonradan çıkarılan kanunla (20055) devletleştirildi. Serbestleştirildi denilen bu alanda bir devlet şirketi olan Türksat piyasanın % 75’ini almış durumda.
ISS sektörüne bakalım; Lisanssız çalışılan 1997’den sonraki dönemde internet servis sağlayıcılar dial up ve kurumsal tarafta leased line olarak, iyi kötü bir şeyler yapıyorlardı. Zaten hatırlarsanız reklamları da ortadaydı. Bugün internet sektörü artık internet + genişbant internet olarak anlaşılıyor. Piyasanın % 97’si Türk Telekom yani TTnet, % 1’i gene devlet olan Türksat (kablo), kalan % 2’si ise Türk Telekom’a ait bir hizmeti satan perakendeci kuruluşlar. Burada da serbestleşme yok, tekel durumu sürüyor, vatandaşa yansıyan bir seçme hakkı yok.
2004 ve sonrasında verilen lisansların durumuna bakalım; uzak mesafe telefon hizmetleri (UMTH), daha doğrusu buna telefon hizmetleri diyelim; uzak mesafedeki lisanslar verilmiş durumda, şehiriçi hizmetlerde ise 2007 ortalarında lisans yönetmeliği yayınlandı ama hala verilmiş değil, aksine Türk Telekom tarafından yapılan başvuruya dayalı olarak Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Sayın Bakan 6 ay şehirçinin lisans kararını tuttu. Sonra Türk Telekom’un başvurusu üzerine Danıştay yürütmeyi durdurma kararı aldı. Sonuçta şehiriçi haberleşmede % 100 tekel sürüyor.
Uzak Mesafe Telefon hizmetlerinde 45 firma lisans aldı. Şu anda kalan firma sayısı 10’un altında. Kalanlardan kazanç sağlayan yok. Uzak mesafe trafiğinin 1/3’ünü alternatif telekomcular aldı ama ciroları düşük ve kazançları da yok. Geçen yıl çıkan Türk Telekom tarifesi ve şehiriçinin açılmamış oluşu, bu durumun en önemli nedenleri. Tarife rakipleri ezici özellikte. Hesaplı hat ve Yazlık hat abonelerine alternatif işletmeciler ulaşamıyor. Bu da sebeblerden birisi.
Kablo TV-İnternet konusuna bakalım. Kablo sadece TV demek değil. Ama hızlı internet ve ses açısından güçlü bir altyapı aynı zamanda. 2006’nın nisanında kabloculara lisans verildi ama hemen arkasından Türksat eliyle firmaların elinden şebekeleri alındı. Bugün bu pazarda sadece Türksat var. 1,250,000 TV abonesinin 1,150,000’e düştüğü ve kablo internet abonesinin de 60.000’lerden 29-30.000’e düştüğünü biliyoruz. Kablo üzerinden ses hizmetleri hiçbir zaman verilemedi. Böylece 1997’de gelir paylaşımı ile başlamış olan kısmi serbestleşme bu alanda da geri alınmış oldu.
Altyapı lisansları 2006’da verilmeye başlandı. Lisans alan firmalar, belediyeler, karayolları, demiryolları, Botaş, TEİAŞ gibi devlet kuruluşlarının, geçiş hakkı verme (right of way) olayını, devletin, vatandaşın en tabii hakkı olan haberleşmesinin rahatlaştırılması için bir stratejisi olmaması nedeniyle, bir kazanç kapısı gibi değerlendirmeleri yüzünden, çok yavaş ve pahalı ilerliyor.
Veri akış (Bit Stream) ve Yapa (yerel ağın paylaşılma açılması) gibi konular da çok yavaş ve yetersiz gelişme var.