Telkoder Başkanı Yusuf Ata Arıak : “Telekomünikasyon alanında serbestleşmenin gerçekleştirildiği bir çok ülkede, serbestleşmenin başlaması ile birlikte çok sayıda firmanın bu alana girdiği görülmüştür. Serbest rekabet ortamının bir sonucu olarak bu firmaların bir kısmı büyümüş, ardından firma birleşme/devralmaları gerçekleşmiş ve konsolidasyon yaşanmıştır. Ancak bizim ülkemizde durum diğer ülkelerden çok farklıdır. Diğer ülkelerde rekabette amaçlanan gelişme sağlanmış, şirketler büyümüş ve piyasada yaşanan şirket birleşmeleri/satılmaları “pozitif konsolidasyon” şeklinde gerçekleşmiştir. Bizde ise serbest rekabet ortamı sağlanmamış olduğundan, şirketler iş yapamamaları nedeniyle değerlerinin çok altına satılmaktadırlar, bu durum “negatif konsolidasyon”dur.”
Geçtiğimiz günlerde, alternatif telekom firmaları olarak adlandırılan firmalardan 2’sinin yani Ülker Grubunun Global İletişim’inin Turkcell[1] ve Koç Grubunun Koç.net’inin Vodafone[2] tarafından satın alındığı haberini yayınlamıştık. Bu satın almalar, bir zamanlar sayıları 40’lara varan alternatif telekom firmalarının geldiği noktayı, pazarın çeşitlenmek yerine, az sayıda telekom firmasına doğru yöneldiğini göstermek açısından ilginç. Konuyu alternatif telekom firmalarının sözcüsü durumundaki Telkoder derneğinin Başkanı Yusuf Ata Arıak ile konuştuk :
turk.internet.com : 1996’lı yıllarda başlayan ISS sektörü, 2004’lerden sonra telekom (ses) firmaları haline dönüştü ve Telkoder’in de uyeleri oldular. Bu firmalara bugun bakıldığında, ilk başlayan alternatif firmalardan geriye pek bir şey kalmadı. Neden böyle oldu ya da bu süreç nasıl gelişti?
Yusuf Ata Arıak : 1996’lı yıllardan itibaren Türkiye uzunca bir süre özelleştirme, serbestleştirme tartışmalarını yaşadı. AB’ye girme hedefi ile birlikte kanunlar çıkarıldı, BTK kuruldu. Ancak siyasetin ilgisi daha çok “Türk Telekom’u nasıl özelleştiririm, değerini nasıl arttırabilirim” yönünde oldu; serbestleşme yönünde olmadı. Buna şöyle bir örnek verebiliriz; biliyorsunuz Kablo TV alanı 1997 yılında gelir paylaşımı yoluyla serbestleştirilmiş ve özel firmalar eliyle Türkiye’nin oldukça önemli bir bölümünde Kablo Şebekesi kurulmuştu. Lisanslar verildikten sonra bu alanın tam olarak serbestleşmesi beklenirken, tam aksi yönde bir uygulama ile bu alan tamamiyle devletleştirildi.
Türkiye’de çoğu yerli çok sayıda firma,yeni nesil işletmeciliğin önünün açılacağı ümidiyle telekomünikasyon alanına girdi ; bunların arasında ülkemizdeki Sabancı, Koç, Borusan, Doğan, Ülker gibi büyük guruplara ait firmalar da yer alıyordu. Yıllar sonra bugün duruma bakınca yabancılardan kimse olmadığı gibi büyük yerli kuruluşlar da önemli paralar kaybettikten sonra sektörden çekilme kararı aldılar. Sabancı, Borusan, Koç, Ülker gurupları çekildi çekiliyor. Birçok diğer firma da zaten zaman içinde işlerini tasfiye etti.
Şu anda kalan firmalar, arkalarında gurup desteği de olmayan ve var olmak için olağanüstü çaba harcayan firmalardır. 2000’li yıllarda var olan büyük boyutlu telekom şirketleri, aynen sürüyor, yeniler fazla büyüyemedi.
Serbestleşme ortamında yeterli seviyeye ulaşamadığımız için, piyasada iş yapan firma sayısı azalıyor, yeni nesil işletmecilerin pazardan aldıkları pay artmıyor.
turk.internet.com : Geçtiğimiz günlerde duyurular ile Koc.net’in Vodafone ve Global İletişim’in Turkcell grubu tarafından satın alındığını gördük. Bu durumda bağımsız ya da başka deyişle Telkoder’in üyesi olan alternatif telekom firmalarinin giderek yokolmakta olduğunu görüyoruz. Pazarda bu satın almalar normal ya da beklenmesi gereken bir sürec midir?
Yusuf Ata Arıak : Telekomünikasyon alanında serbestleşmenin gerçekleştirildiği bir çok ülkede, serbestleşmenin başlaması ile birlikte çok sayıda firmanın bu alana girdiği görülmüştür. Serbest rekabet ortamının bir sonucu olarak bu firmaların bir kısmı büyümüş, ardından firma birleşme/devralmaları gerçekleşmiş ve konsolidasyon yaşanmıştır. Ancak bizim ülkemizde durum diğer ülkelerden çok farklıdır. Diğer ülkelerde rekabette amaçlanan gelişme sağlanmış, şirketler büyümüş ve piyasada yaşanan şirket birleşmeleri/satılmaları “pozitif konsolidasyon” şeklinde gerçekleşmiştir. Bizde ise serbest rekabet ortamı sağlanmamış olduğundan, şirketler iş yapamamaları nedeniyle değerlerinin çok altına satılmaktadırlar, bu durum “negatif konsolidasyon”dur.
turk.internet.com : Önümüzdeki dönemi nasıl görüyorsunuz? Sonuçta Türkiye’de 2 Mobil Operatör ve 1 Sabit Telekom Operatörü dışında operatör kalmayacak gibi gözüküyor. Pazarın dinamikleri buna mı müsade ediyor? Dünya’da ya da Avrupa’da bu süreç nedir?
Yusuf Ata Arıak : Bu sorunuzu 2008 yılında TELKODER Genel Kurulunda yaptığım açılış konuşmasından bir alıntı yaparak cevaplamak istiyorum;
“İkinci gelişme sektörümüzdeki “iki kutupluluğa gidiş eğilimi”dir.Bir yanda Türk Telekom etrafında, öte yanda Turkcell etrafında “sabit + mobil” ve “mobil + sabit” şeklindeki yoğunlaşma eğilimleri…Bu iki grubun dışında kalan sektör unsurlarının büyüyememesi…
İşletmecilik sektöründeki cironun %85-90’ını üreten ve birbirine yakın güçte olan iki grup. Bu iki kutupluluk eğilimi, yakın gelecekte önemli bir risk oluşturabilir. Hem sabit hem mobil ve hem de her tür katma değerli hizmetler alanında çalışacak iki grup, grup içi firmaları destekleme baskısı altında kalabilir. Bu durum ise hem rekabeti bozabilir, hem de bu grupların kendi verimliliğini düşürebilir.
Dengeyi sağlayacak ve bu iki grup dışındaki firmaların oluşturduğu yeterince güçlü bir üçüncü ayak henüz oluşturulabilmiş değil. O nedenle kutuplaşma eğilimi daha da güç kazanabilir. Bu durum ise serbest/alternatif sektörün gelişmesini durdurabilir. Ama aynı zamanda bu iki gurubun kendilerine de zarar verebilir.
Kutuplaşma eğilimini kimse için bir suçlama değil bir tespit olarak ve sektörün tümünü yakından ilgilendiren bir husus olarak ifade ediyorum. Dünyadaki ekonomik krizin sürdüğü bir ortamda, tüm firmalarımızın birlikte zarar görmesinden endişe ediyoruz. İstihdamın da büyük yara almasından endişe ediyoruz. Bu konuyu dikkatle düşünmeliyiz.
Sözünü ettiğim bu iki gelişme, yani “sektördeki güçlü iki kutupluluk eğilimi”ve “TTNet’in Türk Telekom’un ikizi haline gelmekte oluşu” her türlü teorik tartışmadan daha önemlidir.
Siyaset, Kurum ve sektör mensupları içinde bu konuları konuşmaya ihtiyacımız bulunuyor.”
Bu durum, Vodafone’un son yıllarda yaptığı atak dışında, fazlaca değişmeden sürmektedir. Ama sektör artık toplamda büyüyememektedir.
turk.internet.com : Böyle olduğunda, yani güçlü telekom firmalarımız olduğunda, tuketici açısından, bu daha iyi bir durum mudur? Ya da bu durumun tehlikeleri var mı?
Yusuf Ata Arıak : Rekabetin yeterli olmadığı, hala tekel koşullarının devam ettiği ülkelerde ne yazık ki fiyat, kalite ve hizmet tekele bağlı kalıyor ve tekelin uygun gördüğü gibi oluyor. Bu durumdan en büyük zararı ise tüketiciler görüyor ve ülke ekonomisi gelir kaybediyor. Özetlemek gerekirse, telekomünikasyon hizmetlerinde fiyatların düşmesini ve kalitenin artırılmasını istiyorsak ve bunların sürdürülebilir olmasını ve yatırımların da sürmesini istiyorsak, mutlaka rekabeti geliştirmeliyiz. Güçlünün korunması sonuçta kimseye yaramaz.
turk.internet.com : Bu sürecin içinde BTK’yı nasıl değerlendiriyorsuınuz?
Yusuf Ata Arıak : Diğer tüm özerk ve bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumlarımız gibi, BTK da AB’ye giriş sürecimizin bir gereği olarak 2000 yılında kuruldu. Ancak, siyasetin gündelik etkisinin olmaması için idari ve mali özerklik verilerek kurulmuş olan bu kurumlarımız, sınırlı bir alanda yetki kullanabildiler. Bu nedenle BTK’da siyasetin kendisine tanıdığı alanda zaman zaman oldukça başarılı çalışmalar yaparak birçok düzenleme yaptı, lisanslar verdi. Ancak diğer pek çok alanda olduğu gibi, bu düzenlemelerin tam olarak uygulanması sağlanamadı.
Umarım bundan sonra, siyaset de, kurumlar da sektör de olgunlaşmanın faydalarını ortaya çıkarabilir.