Rekabet Kurumu, İSTTELKOM Hakkında Soruşturma Açtı

Geçen hafta, Rekabet Kurumu “İstanbul Elektronik Haberleşme Ve Altyapı Hizmetleri San. Ve Tic. A.Ş. (İSTTELKOM)” hakkında soruşturma açtı (1).  Kurum internet sayfasında yayınlanan duyuru şöyle;

Rekabet Kurumu kayıtlarına intikal eden bir başvuru üzerine yürütülen önaraştırmada elde edilen bilgi ve belgeler ile yapılan tespitleri 27.09.2017 tarihli toplantısında müzakere eden Rekabet Kurulu, bulguları ciddi ve yeterli görerek; İstanbul Elektronik Haberleşme ve Altyapı Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş. hakkında, bu teşebbüsün elektronik haberleşme işletmecilerinin altyapı tesisine yönelik olarak gerçekleştirdiği uygulamalarla 4054 sayılı Kanun’u ihlal edip etmediğinin tespiti için, soruşturma açılmasına 17-30/489-M sayı ile karar verdi.

Bu soruşturma bir hayli önemli bir konuyu anlatıyor. İstanbul’da yaşayan herkesi yani tüm iletişim (ses ya da internet) kullanıcılarını yakından ilgilendiriyor.

Bu nedenle hepimizin bu soruşturmayı izlemesi lazım. Önemli çünkü, çok farkında olmasanız da İBB nedeniyle iletişimle ilgili bazı konularda engellemeler ya da fiyatla ilgili sorunlar var.

Anlatalım…

Tüm belediyeler gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) görevinin de şehrin içinde yaşayan insanların hayatlarını kolaylaştırmak olmalıdır. Bunun içinde haberleşme sistemleri de dahil. Ama İBB, nedense bırakın haberleşme sistemlerini kolaylaştırmayı, neredeyse 6-7 seneden bu yana adeta zorlaştırmayı görev edinmiş durumda.(2)

Neden derseniz, şöyle sıralayalım;

A) İBB, Türk Telekom dışındaki telekom firmalarına kazı izni vermiyor (fiber altyapının yerleştirilmesi için)

B) Verilmeyen kazı izinlerine dair tarifeler ayrıca yüksek fiyatlar içeriyor

C) Metrolardan dışarıyı aramak için gerekli olan baz istasyonları için yüksek kira bedelleri istiyor. O nedenle metrodan dışarıyı arayamıyoruz.

D) Şimdi de, telekom firmalarını kendi kurduğu İSTTELKOM adlı firmayla çalışmaya zorluyor

Kazı izni nedir, neden verilmiyor?

Son yıllarda, falan işyeri ya da falan ev için fiber altyapı istediğiniz halde, “maalesef” cevabı ile karşılaştınız mı? Bunun nedeni İBB’nin vermediği “kazı izni”.

Kazı izni, aklına her esen önüne gelen yeri kazmasın, şehrin düzeni bozulmasın diye belediyeye verilmiş bir görev ya da hak. Yani şehrin içinde kamuya ait bir alanda kazı yapacaksanız, belediyeden “kazı izni” almanız lazım.

Fiber kablolar da yerine göre havadan da geçirilebilir ama genellikle toprağın altındaki güzergahlardan ve boru şeklindeki yuvaların içinden geçirilir. Bu yuvalara da “tesis” tanımlaması yapılır. Yani bir borudan, birden fazla telekom firması fiberini geçirmek isterse “tesis paylaşımı” yapar.

Türkiye’de telekom sektöründe serbestleşme 2004 yılında ilan edildi. Yani Türk Telekom dışındaki firmaların da telekom alanında çalışması serbestleştirildi. Ama İstanbul Belediyesinin 2010 yılından bu yana Türk Telekom dışındaki firmalara kazı izni vermediği görülüyor (3). Bizzat kendisi tarafından verilen rakamlara bakarsanız, bunu görebilirsiniz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yıllara göre kazı izni verilen fiber optik metrajları

2008 677.785 m %36,3
2009 355.302 m %19,0
2010 531.844 m %28,4
2011 250.310 m %13,4
2012 20.155 m %1,1
2013 17.407 m %0,9
2014 16.918 m %0,9
Toplam 1.869.721 m

Fikir vermesi için hatırlatalım; Türkiye’nin 2005’de Türk Telekom’a 21 yıllığına işletme imtiyazı verilen bakır şebekesi 30 milyon kilometre idi. Bu şebekenin 10 yıl içinde 3-4 milyon km olması beklenirdi. Ama şu anda sadece 300 bin km fiber şebekesi mevcut.

Yukarıdaki tablo ise, km değil metre cinsinden ve 2008-2014 arasında 1.870 km fiber kazı izni verilmiş. Ama tabloya 2012-2014 arasına bakarsanız sadece 54 km kazı izni göreceksiniz (rakamlar Telkoder tarafından bizzat İBB’nin kendi cevabından alınmıştır).

Türk Telekom bu kazı izinlerini sorunsuz alabilmektedir. Dolayısıyla bu gördüğünüz tablo, Türk Telekom’a yarayan bir tablodur. Yani rakipleri yatırım yapamayınca, Türkiye’nin fiber şebekesi sadece 300 bin km’de takılı kalmıştır. Fikriniz olması için bunun anlamını aşağıdaki tablodan verelim;

Türkiye’de kaç hanede fiber internet kullanılıyor?

Fiber Yaygınlık Oranı Kablo Fiber Şebeke Paylaşımı
Fransa %14,30 %31,18 Evet
İtalya %9,00 %0,00 Evet
İspanya %45,00 %47,80 Evet
Portekiz %22,00 %83,00 Evet
Hollanda %29,00 %99,00 Hayır
Finlandiya %53,00 Bilgi yok Bilgi yok
Litvanya %93,00 %42,80 Bilgi yok
Norveç %37,00 %49,00 Hayır
İsveç %54,20 %34,00 Hayır
Türkiye %14,40 %17,00 Hayır

Cullen International tarafından hazırlanan 2015 birinci çeyrek verilerine göre; Türk Telekom tarafından yaklaşık olarak 3 milyon ev ve işyerine fiber şebeke (FTTH/B – Fiber To The Home/Building) ulaştırıldığı görülebiliyor, bu rakam toplam hanelerin %14,5’üne tekabül ediyor. Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi, diğer ülkelerle kıyaslandığında bu oranın oldukça düşük olduğu göze çarpıyor.

Vatandaşlarının rahatı ve seviyelerinin yükselmesi için Avrupa Birliği ve ABD’de çeşitli belediyeler çeşitli fırsatlar sunuyor. Bunun sonuncusu 1 ay önce başlatılan WiFi4EU inisiyatifi kapsamında, AB’nin vatandaşlarına ücretsiz internet sunuyor olması [4]. Ama yanısıra dünyadaki çeşitli ülkelerdeki belediyelerin vatandaşlarına kolaylık sunmak için “geçiş hakkı” denilen ücreti (bizdeki kazı izni tarifeleri) almadığı belirtiliyor.

Verilmeyen kazı izinleri için yüksek tarife

Buna karşılık İstanbul Belediyesi, vatandaşın doğrudan görmediği ama dolaylı olarak etkileneceği bu alanda, adeta “kâr” peşinde koşuyor. Çünkü kazı izni denilen ve kendisine hiçbir maliyeti olmayan izinlere ait tarifeler o kadar yüksek ki, Telkoder yani serbest telekom işletmecileri derneği bu konuda bir dava açtı ve mahkeme kendilerini haklı bularak, ücretlerin yüksek olduğu şeklinde karar verdi [5]

Metrolardan niye dışarıyı arayamıyoruz?

Bu arada beni şahsen en çok rahatsız eden husus, metrolardan dışarıyı arayamıyor oluşumuz. İlk yıllarda hatırlayacaksınız, metrolardan dışarıyı arayabiliyorduk. Ama sonra birden bu engellendi. Nedenini sorduğumuzda, operatörler, İBB tarafından istenen baz istasyonu kirasının olması gerekenin çok üstünde olduğunu ve hesap yapıldığında işin ekonomisini karşılamadığını anlattılar.

Zaten biliyorsunuz, metrolarda dışarıdan içerisi aranamaz. Bunun nedeni; güvenlik. Dışarıdan cep telefonu ile bomba patlatılabilir. Ama dünyadaki medeni tüm ülkelerin metrolarında içeriden dışarısı aranıyor.

Bu arada Marmaray’ın TCDD’ye ait olması nedeniyle, oradaki metroda telefonla konuşabildiğimizi hatırlatalım.

Bir başka nokta da şu; acaba Olimpiyatları Tokyo’ya karşı kaybettiğimizde, İstanbul ile Tokyo arasındaki telekom altyapısının büyük farkı, değerlendirmeyi ne kadar etkilemiştir?

Ama bundan daha önemlisi, umarız günün birinde kaza, deprem ya da tecavüz gibi bir olayla birlikte bu konu gündeme gelmez, manşetlere taşınmaz. O zaman “ben demiştim” demek istemiyorum.

Serbestleşmeden Tekel’e mi dönüş?

Ama en ilginci, en son adım oldu. Bütün bu kazı bedelleri, baz istasyonu kiraları vs. anlaşılan İBB’ye az geldi ki,  özel bir uzmanlık konusu olan ve lisans alınmasını gerektiren telekom alanına soyunduğunu ve İSTTELKOM adını taşıyan bir altyapı şirketi kurduğunu gördük [6].

Bu aslında, 2004 yılında ilan edilen “Telekom Sektöründe Serbestleşme” konusunu tersine çeviren bir gelişme. Çünkü İstanbul Belediyesi, bu telekom firmalarının altyapı kurmaları için gereken “kazı izni”ni veren tek kurum. Buna karşılık,  şu anda yeni bir altyapı için başvuran operatörlere eskiden kazı izni vermeyen İBB’nin, bugün operatörleri şifahi ifadelerle İSTTELKOM’a başvurmaları için yönlendirmeye çalıştığı bilgisi var.

Bunun anlamı İSTTELKOM isimli bir tekel yaratmaktır.

Zaten evvelki yıl, bu şirketin ana hissedarı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, altyapı şirketlerine bir tebligat göndererek, mevcut döşenmiş ve kullanılmakta olan bazı hatların (genellikle metroların içinden giden) toplanmasını, artık sadece kendilerinin hat döşeyeceğini bildirmiş durumdaydı.

Bu tebligatta yazılı olmasa da, İstanbul Belediyesi yetkililerinin, alt yapı işletmecileriyle yaptıkları toplantılarda gerekçe olarak, “ulusal güvenlik” ve “15 temmuzda yaşananlar” konusunu gösterdikleri anlatılıyor. Ancak 15 temmuz sonrasında İBB içinde yapılan çok sayıdaki FETÖ operasyonu yapıldığını hatırlatalım. Ayrıca haberleşme altyapısının “tek” yani “tekel” olmasının tehlikelerini hep yazıyoruz [7].

Neyse ki, işletmeciler daha sonra bu karar için mahkemeye başvurdular ve tedbir kararı alarak hatların toplanmasını durdurdular [8].

Telekom hukukçularının da işaret ettiği bir husus; İBB aslında kazı izinlerini 7 yıldır vermediğinde olduğu gibi, yönlendirme yaptığında da aslında idari görevini yapmıyor[9] ve IstTelkom ile tesis paylaşımı yapılmasına, bu yolla şirkete işlerlik sağlanmasına çalışıyor. Bu ise şöyle bir sorun anlamına geliyor, eğer IstTelkom bir telekom firması ise (ki BTK’dan 2013’de lisans almış), diğer telekom firmalarının rakibi durumunda. Şirketin sahibi olan İBB ise bu kazı izinlerini veren kurum. Dolayısıyla –şifahi de olsa– yetkisini kendi menfaati doğrultusunda kullanıyor gözüküyor.

Bu firmanın ve İstanbul Belediyesi’nin hareketleri, telekom sektöründe uzunca bir süredir tartışılıyor. Çünkü İstanbul Belediyesi 2010 yılından bu yana fiber altyapı yapılmasını kazı izni vermeyerek engelliyor [3] –hatta mevcut yani bir zaman kazılmış ve döşenmiş olan güzergahları da kullandırtmadığı bilgisi de var. Türk Telekom kazı iznini devlet zamanından gelen sürecin devamı olarak sorunsuz alıyor ama ortadaki toplam rakamlara bakıldığında, onun da fiber altyapıya yatırım yapmaya gerek duymadığını görüyoruz. Muhtemelen rakiplerinin kazı izni alamaması Türk Telekom’u da bu konuyu ihmal edilebilir görmesine neden oluyor.

Telkoder isimli alternatif operatörlerin derneği, diğer sorunlarla uğraşmanın yanında İstanbul Belediyesinin bu yeni şirketi ile de yasal yollardan mücadele ediyor. Mayıs ayında mevcut döşenmiş hatların kaldırılmasını bildiren İsttelkom yazısını iptal eden bir mahkeme kararı alındı. [8]

Şimdi son olarak da, Rekabet Kurumuna yapılan başvuru ile başta bahsettiğimiz soruşturma başlatılıyor.

İSTTELKOM ile Vodafone ve Turkcell neden anlaşma yaptı?

Bu arada, diğer şaşırtıcı bir konu da, kısa bir süre önce İsttelkom firmasının, Turkcell ve Vodafone ile altyapı anlaşması imzalamış olması [10]. Bu anlaşmalar –özellikle İBB’nin metrolardaki baz istasyonları için fahiş kiralar istemesi düşünülürse– sektörde çok anlamlı görünmüyor. Konuya dair yorum yapan bir sektör yetkilisi; “Rekabet Kurumuna yapılan başvuruyu etkilemek için bu operatörler imzalamaya zorlanmış olabilir mi?” diye soruyor.

Nasıl zorlanmış olabilirler sorusuna ise; “Büyükşehir belediyesi, yıllar önce yaptığı protokol ile tüm altyapı kazılarının İBB bünyesinde olduğunu belirtmişti. Ancak 6-7 yıl kazı izinleri vermemesi ve yanısıra altyapı ihtiyacının gitgide büyümesi sonucunda, bazı altyapı operatörleri ilçe belediyelerden izin alarak, ilçelerin kendi bölgelerinde kazı yaptı. Sonra bir gün İBB bunların ilk protokola aykırı yani kaçak olduğunu belirterek, 6-7 senede yapılan tüm kazı izinlerinin iptal olacağı, hatların kaldırılması gerektiği gibi bir konuya girdi. Dolayısıyla özellikle büyük operatörlerin başlarına açılacak sorun büyüktü. Anlaşılan, anlaşma yoluna gittiler.” açıklaması yaptı.

İBB artık Telekom konusunda vatandaşın lehine davranmaya başlamalıdır

Bütün bunları bir araya getirdiğimiz, İstanbul Belediyesinin son 7-8 senedir, telekom sektörünü, vatandaşa hizmetten çok siyasi ya da para amaçlı olarak kullanılacak bir araç olarak gördüğünü düşünüyoruz.

Haberleşme anayasal bir hak olarak merkezi ya da yerel yönetimlerin sağlaması, ucuzlaştırılması ve kaliteli sunulması için mücadele edilmesi gereken bir hizmet. Ama İstanbul Belediyesi bunun yerine telekom işinden güç ve para kazanmaya çalıştığı düşündürtüyor. Rekabet Kurumunun bütün bunları gözönüne alarak, altyapı konusunda tüketicilerin –tabi ki operatörlerin de– mağduriyetinin çözülmesine yönelik bir çözüm getirmesini umuyoruz.