Türkiye, veri merkezlerinin merkezi olur mu?
Telefon ile görüşme yapma, mesaj, resim ve video gönderme; çevrimiçi olarak şarkı dinleme, film ve dizi izleme, arabada konum belirleme cihazı kullanma gibi hayatımızın parçası olan her şeyi yaparken sürekli olarak veri üretiyoruz ya da veriye ihtiyaç duyuyoruz. Dünyada üretilen veri miktarının 2020 yılında, 2015 yılına göre 4 kat artması bekleniyor. Bu noktada, verilerin depolandığı, işlendiği ve gerekli yerlere iletiminin sağlandığı veri merkezleri de giderek önem kazanıyor. Verinin, günümüzün para birimi, veri merkezlerinin ise, adeta verilerin “Merkez Bankası” haline geldiği net biçimde görülüyor.
Ülkemizin veri merkezi hizmetlerinde gösterdiği büyüme dünya ortalamasının üstünde olmakla birlikte, hizmetin üretimi ve satışında işletmecilerin yaşadığı dezavantajlar, gelecek için beklenen ekonomik büyüme ve istihdam artışını tehdit ediyor ve önemli güvenlik riskleri yaratıyor.
Küresel çapta veri merkezi yatırımı yapmak isteyenleri bilgilendirme amacı taşıyan Cushman & Wakefield 2016 isimli raporda Türkiye 37 ülke arasında 34. sırada yer alıyor. Veri merkezi risk sıralaması bakımından en iyi beş ülke; İzlanda, Norveç, İsviçre, Finlandiya ve İsveç olarak karşımıza çıkıyor. Endonezya, Türkiye, Çin, Hindistan ve Nijerya listenin sonunda yer alan 5 ülkeyi temsil ediyor.
Coğrafi Üstünlüğümüzü Niye Kullanamıyoruz?
Bölgemizde yer alan Sofya ve Dubai’de bulunan veri merkezleri büyük içerik sağlayıcıların verilerine ev sahipliği yapıyor. Türkiye; Avrupa, Asya ve Afrika arasında veri trafiğinin taşınması konusunda kilit öneme sahip bir ülke olmasına rağmen, bu coğrafi üstünlüğünü kullanamıyor.
TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak hazırlanan “Veri Merkezi İşletmeciliği – Önemi Anlaşılabildi mi?” başlıklı rapora ilişkin yaptığı açıklamada, “İki yılı aşkın bir süre önce yayımladığımız rapor sonrasında çok olumlu görüşler almıştık. Geldiğimiz durumda, vurguladığımız bazı noktalar konusunda adımlar atıldı ancak atılan bu adımlar yeterli gelmedi ve maalesef veri merkezi sektörü büyüklüğünde, halen gelişmiş ülkeler düzeyine çıkamayıp bir alt ligde kaldık. KHK/678 ve 11 Ocak 2017 tarihinde yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde, veri merkezlerine, Cazibe Merkezleri Programı kapsamında sağlanan destek ve teşviklerin, ülke geneline yaygınlaştırılması, herhangi bir il veya veri merkezi büyüklüğü ile sınırlandırılmaması ve personel istihdamı konusunda gerekli destek ve teşviklerin sağlanmasıyla bu düzenlemeler asıl amacına ulaşmış olacaktır.” dedi.
TELKODER raporu bu adımları şöyle özetliyor:
-Veri Merkezlerimizin, dünya standartlarında hizmetler verebilmesi, yaşamakta oldukları ve onlar ile doğrudan ilişkilendirilemeyecek hukuka aykırılıkların önlenebilmesi için, “Veri Merkezi İşletmecisi” tanımı 5651 sayılı kanunda en kısa sürede yerini almalıdır.
-Veri merkezi işletmecilerinin sundukları hizmetler, diğer ülkelerden rahatlıkla satın alınabilmektedir. Yurt içi ve yurt dışı rekabet sıkıntıları, Türkiye veri merkezi hizmetlerinin yurt dışına gitmesi sonucunu doğurmaktadır. Haksız rekabet yaratan bu hizmetlerden alınan yüksek vergiler kaldırılmalıdır.
-Türkiye’nin sahip olduğu fiber altyapının artması gerekmektedir. Ülkemizde veri merkezlerine fiber hizmet sunan işletmeci sayısı en fazla 3-4’le sınırlı kalmaktadır. Bu rakam Avrupa’da yaklaşık 35, komşumuz Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da ise 50’dir. Hizmetin devamlılığı ve kalitesi açısından farklı fiber hatların sayısının artması gerekmektedir. Fiber altyapının yaygınlaşması ile veri merkezlerine bağlanan ve internet altyapısı sunan işletmecilerin sayısında artış sağlanacaktır.
-Özel şirketlerimizin, veri merkezi hizmetlerini yabancı ülkelerden satın almaları ve kendi verilerini kendi veri merkezlerinde barındırmalarından ziyade, bu işte uzmanlaşmış, hizmet kalitesi yüksek, ülkemizde bulunan veri merkezi işletmecilerinden almaları gerekir. Böylelikle özel şirketlerimiz hem daha güvenli, hem de daha düşük maliyetli bir şekilde bu hizmetleri almış olacaklardır. En önemli husus da, ekonomik, ticari ve endüstriyel verilerimizin yurt içinde kalmasıdır.
-Kamu Kurumlarımızın, kendi verilerini sınıflandırması/derecelendirmesi ve saklanma önceliğine göre bu verileri kendi bünyesinde ve/veya veri merkezi işletmecilerinde barındırmasına olanak tanınmalıdır. Bu yöntem ile veriler, hem daha güvenli ve düşük maliyetli olarak saklanmış, hem de sektör oyuncuları dışarı itilmemiş ve sektörü büyütücü bir adım atılmış olacaktır.