Andrea Renda ; Telekomda Vergiler Derhal Ve Kayda Değer Oranda Düşürülmelidir – 2

Andrea Renda : “3G penetrasyonu, AB27’de geçen yılın Ekim ayında %118’lik bir ortalamaya ulaşarak geçtiğimiz 10 yıldan fazla bir zamandır devam edebilen hızlı bir artış gösterdi. En önemlisi de artan penetrasyon özellikle yeni üye ülkelerde birçok kullanıcının mobile yönelmesini sağladı.”

Bu röportajın ilk bölümünü burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.

Turk.internet.com : Türkiye’de telekom sektörünün liberalleşmesini hedef alan düzenlemelerin hala yetersiz olduğu düşüncesi hakim. Örneğin, şehiriçi aramalar henüz rekabete açılmadığı ve sadece Türk Telekom tarafından yapılabildiği için alternatif sabit operatörlerin, transit trafik dışında pek bir gelir olanağı kalmadığı şikayetleri var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Andrea Renda : Telekom sektörüne yeni ve güçlü rakiplerin girişini teşvik etmek için Türk mevzuat yapısı kendi başına oldukça yeterli gözüküyor.

Telekomünikasyon Kurumu, ilgili piyasadaki EPG’yi tanımladıktan sonra, gerekli önlemleri alma gücüne sahip ve son yıllarda bunu gerçekten denedi. Birçok kişi TK’nın kararlarını ve yükümlülüklerini EPG’ye sahip operatörler üzerinde uygulama yeteneğinden yoksun olduğu konusunda endişelerini dile getirdiler. Örneğin, Türk Telekom birçok durumda süre bitimlerini kaçırdı. Bunlara örnek olarak referans arabağlantı tekliflerini verebiliriz. Bu uyum başarısızlığı mevzuat tarafından cezasız bırakıldı ve bu da Telekomünikasyon Kurumu’nun yapabilecekleri konusundaki endişeleri artırdı. Bu da bana Türkiye’deki en büyük engelin ne olduğu konusunda bir fikir verdi: Türk Telekom’un önemli hissedarlarından biri olan Bakanlık, özelleştirmeden sonra bile bu hissedarlıklar sebebiyle ayrımcı bir düzenleyici ortam içinde bulunan Türk Telekom’un durumu aklıma gelenlerden birkaçı…

Bugün Türkiye’de Türk Telekom tarafından hizmeti sağlanan şehiriçi aramalar, ülkelerarası satın alma gücü ele alındığında, AB üyesi ülkelerden çok daha pahalıdır. Sektördeki birçok yeni girişimci, yüksek lisans ücretler ve Türk Telekom ile yapılan arabağlantı anlaşmalarında karşılaşılan güçlükler sebebiyle, uluslararası aramalar pazarındaki rekabetin AB27’de bile arttığı bir dönemde, iş yapmakta zorluk çekiyorlar.

turk.internet.com : AB seviyesi ile karşılaştırıldığında Türkiye’deki geniş bant internet tarifeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Fiyatların yüksek olduğu şikayetleri var. Eğer öyleyse, bunun nedeni rekabet eksikliği mi denilmelidir ?

Andrea Renda : Rekabet eksikliği elbette nedenlerden biri. Piyasanın %98’ini elinde bulunduran tek bir şirket var ve şu zamana kadar yerel ağ paylaşıma açılmadı. Bunun yanı sıra, bu piyasaya Türk Telekom hâkim olduğu için, rekabet çok düşük. OECD ülkeleri arasında Türkiye’nin en yüksek geniş bant erişim maliyetlerine sahip olması hiç de şaşırtıcı değil.

Ama şunu da vurgulamak gerekir ki bunun sebeplerini sadece piyasa başarısızlığında değil, mevzuatta da aramak gerekir. Kurum tarafından Şubat 2004’te yükümlü operatör tarafından kurulan ADSL portallarının çok küçük bir kısmı için, %18 oranında bir kar marjıyla, yeniden satışlara izin verilmişti. Fakat bu teklif mevcut internet servis sağlayıcılarının ilgisini çekmedi.

2004’ün sonunda bit akışında başarıya ulaşıldı ama İdare Mahkemesi dava sonucunda, Kurum’un tarife belirleme yetkisine sahip olmadığına, sadece tarifeleri onaylama yetkisine sahip olduğuna karar verdi. Bu karardan sonra görüldü ki, Türk Telekom tarafından 2005’te yapılan teklif yeni girişimcilere pozitif marj imkanı vermeyen, rekabeti önleyen bir tutum sergiliyordu. Sadece 2007’de durum biraz değişti.

Dışarıdan bakan biri için şu çok açık ki; hiçbir kurum bu kadar karmaşık bir modeli tarifeleri ayarlayabilme gücü olmadan verimli bir biçimde uygulayamaz.

Turk.internet.com : Biraz da mobil alandan konuşalım; AB ülkelerinde mobil penetrasyon durumu nedir? Kırsal alanlarda, 3G gibi genişbant mobil teknolojiler internete erişimde yarar sağladı mı?

Andrea Renda : 3G penetrasyonu, AB27’de geçen yılın Ekim ayında %118’lik bir ortalamaya ulaşarak geçtiğimiz 10 yıldan fazla bir zamandır devam edebilen hızlı bir artış gösterdi. En önemlisi de artan penetrasyon özellikle yeni üye ülkelerde birçok kullanıcının mobile yönelmesini sağladı. Bunun sonucunda, Baltık Devletleri dahil Çek Cumhuriyeti ve Romanya gibi ülkeler çok düşük ve hala düşüş gösteren sabit hat ve olağanüstü bir mobil penetrasyon sergiliyorlar.

Fakat “dijital uçurum” konusuna gelince kırsal kesimdeki kullanıcılar en fazla 2G ya da GPRS servislerini kullanabildiklerinden bunun pek faydası olmuyor. 3G açık arttırmalarının yüksek fiyatları ve UMTS bağlantısının sınırlı hızı, mobil oyuncuların sadece yoğun nüfuslu bölgelerde 3G şebekelerine yatırım yapmaya teşvik etti. Bugün, dijital uçurumu önlemek isteyen bu ülkeler için 3.5G ve WiMax servislerinin ortaya çıkması bekleniyor.

Bu denli mobil kullanım yaygınlığı olmasa ve bunun neticesinde Avrupalı kullanıcıların davranışlarında değişimler yaşanmasaydı, AB27 asla bu noktada olamazdı.

Bugün UHF bant parçaları da dahil olmak üzere değerli frekans tahsislerinin birçok ülkede mobil mültimedya servisleri ve WiMax için düzenlendiği görülmektedir.

turk.internet.com : Türkiye’deki telekomünikasyon servislerine uygulanan vergiler çok yüksek. Bu durum bilgi ve iletişim teknolojilerinin büyümesini engelliyor. Bu sorunu çözmek için Türk yetkililere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Andrea Renda : İlk bakışta bu sorunun yanıtı çok basit: Vergiler derhal ve kayda değer oranlarda düşürülmelidir. Dünyada hiçbir ülke Özel İletişim Vergisi, Hazine Payı, Damga Resmi, Telefon Lisans Ücreti ve Telefon Kullanım Ücreti gibi vergiler ödemiyor ve başka hiçbir ülkede vergiler kullanıcın faturasının %80’inini oluşturmuyor.

Daha düşük vergilerle % 88’den (AB’deki % 111.8 ile karşılaştırılamaz bile) daha yüksek bir pazar penetrasyonu elde edilebilir. Sabit vergileri düşürme, özel iletişim vergilerini düşürme ve zamanla ortadan kaldırma, katma değerli hizmetleri her türlü vergiden (KDV dışında) muaf tutma ve vergi oranlarını ortalama AB seviyesine düşürme gibi önlemlerle telekomünikasyon sektörünün büyüme süreci hızlandırılabilir.

Turk.internet.com : Avrupa’daki düzenlemelerde Telekom Düzenleyicileri ile Rekabet Kurumları arasındaki güç dengesi nasıl sağlanıyor? Bu iki kurum arasında anlaşmazlık oluyor mu?

Andrea Renda : Birçok Avrupa ülkesinde Telekom ve kartelleşmeyi önleme makamları, yani Rekabet Kurumları telekomünikasyon ile ilgili konularda paralel çalışıyorlar. İngiltere’deki Ofcom’da olduğu gibi bazı ülkelerde telekom mevzuatının kartelleşmeyi önleme gücü de var. Daha genel olarak, mevcut mevzuat yapısı gücünü rekabet politikası uygulamalarından aldığı için, Telekom kurumları ve Rekabet Kurumları arasındaki ilişki, öncül düzenlemeler (ex-ante) ve ardıl düzenlemeler(ex-post) arasındaki ilişkiye benzemeye başlıyor. Öncül düzenlemeler üç kriter testini kapsar ve kartelleşmeyi önleme düzenlemeleri, regüle edilen pazarlarda bile, ardıl düzenlemelere müdahale edebilir. Bazı durumlarda, Rekabet Kurumları piyasa tanımı ve müdahalelerin uygulanması konusunda Telekom kurumlarıyla uyuşmazlık içine giriyor. Fakat genel olarak benim çıkardığım sonuç, bu iki makam arasında ve mevzuat sürecinin işleyişine sağladıkları katkılar arasında hiçbir anlaşmazlık olmadığı.