Önce bu fiber hatların kullanımı gerekli mi, belki bunu tartışmak lazım. Eğer kullanıcılar mevcut internet erişim hızlarından ötürü mutluysalar, zaten bu işin kabahatlisi filan dememek ve bunu unutmak lazım. Eğer kullanıcılar mevcut erişimden mutlu değiller ise, işte o zaman kabahatli aramak lazım. O takdirde, biz söyleyelim, kabahatli öncelikle haklarını bilmeyen, daha iyiyi talep etmeyen kullanıcılar. Çünkü bu kullanıcılar yüksek sesle talepte bulunmadığı sürece siyasiler ve dolayısıyla düzenleyiciler fiber konusuna gereken ilgiyi göstermeyecekler. Mevcut sorunları çözmeyecekler.
Serbest telekom şirketleri derneği olan Telkoder cuma günü İzmir’de[1], “evlere fiber” konusundaki sorunların konuşulduğu ve tüm ilgili tarafları biraraya getiren bir etkinlik düzenledi. Etkinliğe 2 bakan yani Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve BTK, Rekabet Kurumu gibi devlet kurumları yanında Türk Telekom, Superonline, Turk.net gibi fiber sunan firmalar, 3 mobil operatör ve yabancı misafirler katıldılar.
Toplantının teması “evlere fiber bağlantılar”dı. FTTH (fiber-to-the-home) ya da FTTx, dünyada son 10 yıldır yayılıyor. Video ya da diğer ihtiyaçlarla bant genişliği artan internet kullanıcıları için adeta can simiti.
Ülkemizin ana telekom omurgası, bugün özelleştirilmiş olan Türk Telekom’un imtiyaz sözleşmesi ile yönetmekte ve ara bağlantı ya da YAPA (Yerel Ağın Paylaşıma Açılması) ile paylaşmakta olduğu “bakır” altyapı. Altyapının fiber olan bölümleri mevcutsa da bunlar büyük yerleşim merkezleri arasında yer alıyor. Kullanıcılara giden altyapı ise “bakır”. Ancak bakır teller, klasik telekomünikasyon hizmetleri döneminden kalma ve ses iletmekte başarılı olmakla birlikte, veri aktarımında sınırlı kalıyorlar.
Bu sınırlar, DSL türü teknolojilerle geliştirilse bile, bakır altyapı bugün artan bant genişliği ihtiyacını karşılayamayabiliyor. İşte bu nedenle dünya son 10 yıldır evlere-ofislere de fiber kablo götürmekten bahsetmeye başladı.
Ülkemizde ise FTTH, son 2 yıldır konuşulmaya başlandı. ADSL’de 8-16 ya da 32 MB’e varan hatlara karşın, gerçekleşen hızların düşük kalması nedeniyle, özellikle daha anlamlı bant genişliği isteyen kullanıcıların fibere geçişi hızlandı. Ancak ortada alt yapıya fiili yatırım yapan 5 ve son kullanıcıya fiber hat götüren 2 firma gözüküyor. Bunun en önemli 2 nedeni, “tesis paylaşımı” ve “geçiş hakları” olarak tanımlanan fiber döşemeye yönelik idari konuların net bir şekilde çözülememiş olması.
Tesis Paylaşımı
Sorunlardan ilki tesis paylaşımı. Bu sorun bankaların ATM ve POS paylaşımında da mevcut, baz istasyonları konusunda da mevcut. Her firma rekabet nedeniyle kendi aracını/tesisini kendisi yapıyor ve paylaşmıyor. Bu da bir yandan yatırım maliyetini (dolayısıyla müşteriye gidişi) pahalı hale getiriyor, bir yandan da işi zorlaştırıyor.
Tesis paylaşımı ile kastedilen, fiber kabloların döşenmesi sırasında içlerinden geçirildiği boruların ve kablo kıllarının belli bir ücret karşılığı paylaşılması ama bugün telekom firmaları arasında böyle bir paylaşıma yatkınlık gözükmüyor.
Tesis paylaşımı olması durumunda, fiber altyapının geliştirilmesi kolaylaşacak ve dolayısıyla hızlanacak.
Geçiş Hakları Sorunu
Geçiş hakları daha da büyük bir sorun. İlk defa 2005 yılında[2] yönetmeliği yayınlanmasına ve bakanlığın adının kasım 2011’de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı olarak yenilenmesi sırasında da yönetmeliğin yenilenmesine karşın, hala bir sorun. Biz 2007’de sorunları dile getiren bir makale yayınlamışız, okuyun ve neler değişmiş bir düşünün[3].
Burada kullanılan “HAK” kelimesi, aslında haberleşmenin bir anayasal hak olmasına referans gösteriyor. Dolayısıyla haberleşme hizmeti veren firmalar kamu hizmeti veren firmalar durumunda. Bu nedenle de haberleşmeyi sağlamak amacıyla döşeyecekleri fiber kablo altyapısının da “geçirilmesi”nin öncelikli olması lazım ve kendilerine “geçiş hakkı” tanınıyor.
“Geçiş hakları” bazı ülkelerde yerel ya da genel yönetimler tarafından destekleniyor. Bırakın para almayı bazı şehirler altyapı yapacak yani bölgenin vatandaşlarına hizmet götürecek olan firmaları ödüllendiriyorlar.
Örneğin ABD’de, Google’un bazı şehirlerde fiber altyapı uygulama yapamacağını açıklamasından sonra, Kansas’ın bir şehri isminin önüne sponsor olarak Google ismini koymayı taahhüt etti.
Buna karşılık ülkemizde yerel yönetimler (belediyeler) ve kamu şirketleri “geçiş hakları” konusunu adeta yeni bir gelir kaynağı olarak görmeye başladılar. Örneğin TEİAŞ ihale açtı, en çok para ödeyene kablo döşeme hakkı verdi (tabi alan firmalar da tesis paylaşımı yapmıyor). İstanbul Belediyesi ise 1 sene önce 1,2 TL olan metre başına rakamı 15 TL’ye çıkardı.
Kabahat Tüketicide
Peki bunun kabahatlisi kim?
Önce bu fiber hatların kullanımı gerekli mi, belki bunu tartışmak lazım. Eğer kullanıcılar mevcut internet erişim hızlarından ötürü mutluysalar, zaten bu işin kabahatlisi filan dememek ve bunu unutmak lazım.
Eğer kullanıcılar mevcut erişimden mutlu değiller ise, işte o zaman kabahatli aramak lazım. O takdirde, biz söyleyelim, kabahatli öncelikle haklarını bilmeyen, daha iyiyi talep etmeyen kullanıcılar.
Çünkü bu kullanıcılar yüksek sesle talepte bulunmadığı sürece siyasiler ve dolayısıyla düzenleyiciler fiber konusuna gereken ilgiyi göstermeyecekler. Mevcut sorunları çözmeyecekler.
İzmir Fiber Zirvesinde Ne Oldu?
İzmir zirvesinde[1] bütün bunlar tartışıldı. Ama sonuç elde edildi mi?
Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz diye düşünüyoruz. Çünkü toplantının bir bölümünde halka ve gazetecilere açık paneller vardı. Bu panellerde konuşmacıları izledik. Ama diğer bir bölümde “fiber altyapı” konusunun taraflarının kendi içlerindeki yemek ve görüşmeleri vardı. Buralarda neler oldu, dediğimiz gibi önümüzdeki günlerde görüyor olacağız.