Koronavirüslü kriz günlerinde herkes Sağlık Bakanlığı’nın ve Bakan Fahrettin Koca’nın gösterdiği performansı biliyor. Krizle birlikte sahada olan Hazine ve Maliye ile İçişleri bakanlıklarını istisna tutarsak diğer bazı bakanlıkların da daha fazla bir şeyler yapması beklendi.
Özellikle Ulaştırma, Tarım ile Çalışma Sosyal Güvenlik bakanlıkları bu dönemde çok daha fazla sorumluluklar üstlenmesi gerekiyor. Sürekli sahada olmaları, yeni duruma göre düzenlemeler yapmaları ve sık sık bilgilendirmelerde bulunmalarını icap ediyor. Ancak bu bakanlıkları ilgilendiren sektörlerde ciddi anlamda regülasyon; düzenleme, denetleme eksikliği söz konusu.
Evinde oturması istenen vatandaşın gıda ve iletişim ihtiyacı birincil mesele. İletişim tarafında telekomünikasyon sektörümüz fiber altyapı meselesini çözemediği için şirketler kendilerine göre formüller geliştiriyor. Öğrencilerin internet üzerinden eğitimlerinin, çalışanların evlerini ofis gibi kullanmalarının, video konferans yoluyla yapılan iş görüşmelerinin, hasret gidermek için görüntülü aramaların yoğunlaştığı şu günlerde fiber altyapının önemi ciddi anlamda ortaya çıkmış durumda.
Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, Aralık 2019’da toplam 303 bin km fiber hat ile 7,5 milyon kilometre fiber ağ uzunluğuna ulaştıklarını açıkladığı günlerde diğer iki operatör Turkcell ve Vodafone fiber hattın yetersizliğinden ve ilave fiber döşeyememekten şikayet ediyordu. Aynı günlerde Ulaştırma Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) da tüm bu olanları biliyordu. Koronavirüsle de fiberin durumu ortaya çıktı.
Mobil ve sabit telefon tarafında fiberiniz yoksa kapasiteniz de yok demektir. Evlere kadar uzanan fiber hatlarla sabit iletişimde, baz istasyonlarına kadar çekilen fiber hatlarla da mobil cihazlarda kapasite, kalite, hız sorunu ortadan kalkıyor. İnternet hizmetleri, görüntülü görüşmeler, data trafiklerinde sorun yaşanmıyor.
Şu günlerde video konferans yoluyla görüşenler, kimde fiberin olmadığını görüntü kalitesinden, iletişim bozukluğundan anlayabilirler. Hatta iletişim sorunu video konferans yöntemiyle yapılan toplantıların tadını kaçırdığı için fiber hattın ne demek olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Eğitim Bilişim Ağı (EBA) ile öğrencilere sunduğu eğitim hizmeti için de fiberin önemi tartışılmaz. Zaten bu kadar yükün altından da ancak fiber altyapıyla kalkılabilir. Bu sebeple televizyonların eğitimde imdada yetişmesi gerekti. Evinde hiç internet olmayan ailelerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Onları önceleyen, hızla evine internet kurulumunu sağlayacak bir düzenlemeye de gidilmedi.
Koronavirüsten sonra kamunun yetkilileri de fiber hattın evlerdeki su, elektrik ve doğalgaz kadar hayati olduğu gerçeğini anlamış olacaktır. Ama anlamakta daha fazla gecikmemeli.
Bir sayalım bakalım ulaştırma alanında ne sorunlar eksikler var? Neler yapılabilir?
1- Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ne durumda oldukları belli olan havayolu şirketlerden kira alma, meydanlarda yatan uçaklara park parası kesme peşinde…
2- Halen daha insanlar BTK gerekli düzenlemeyi yapmadığından “sim kart” değişimi için şirketlerin mağazalarına gitmek zorunda. Bu çağda ıslak imza yerine mobil imzayla “sim kart” değişimi neden yapılamıyor? Daha tuhafı ıslak imzada tablet üzerine dijital olarak atılıyor!
3- İnsanların yer değişimini, insan yoğunluğunun mobil cihazlardan ölçümünü yapacak bir uygulama da henüz hizmete girmiş değil. Çin’den örnek alınıp, çoktan hizmete sokulmuş olabilirdi. Ayrıca hastanelere yakın bölgelerde hizmet alanlar koronavirüs sebebiyle mobil cihazlardan uyarılacak bir sistemde kurulabilirdi.
4- Şu sıralar “Çağrı Merkezleri” çok yoğun ulaşmak zor. Kaçıncı sırada olduğunuz, ne kadar bekleyeceğiniz bile belli değil. Bir kamu bankasını arayın bakalım kaç dakika bekleyeceksiniz? Kolay insan kaynağı temin etme imkanı olan, hızlı bir şekilde genişleme fırsatı bulunan ve kısa bir eğitimle evinden hizmet verebilecek “Çağrı Merkezleri” için bile bir çözüm düşünülmüş değil. Halbuki bu krizde birçok insan işini bu merkezler kanalıyla dışarıya çıkmadan yapabilir.
5- Devlet, millete ‘evinde kal’ diyor. Ama evde ihtiyaçlarını karşılayacak kargo tarafı için ilave tedbirler yok. Artan kapasitenin yönetimi, vatandaşın ve sektörde çalışanın mağdur olmaması için de bir şeyler yapmak lazım. Başka sektörlerde açığa çıkan, çalışamayan insan kaynağının başka ülkelerde olduğu üzere gıda, lojistik, sağlık, ulaşım gibi sektörlere kaydırmak için planlamalar yapılması gerekmez mi?
Türkiye’nin bu sektördeki sorunu aslında 8-9 yıldır devam ediyor. Kargo sektörünü de regüle eden bakanlık ve BTK. Yurtiçi Kargo, Aras, MNG Kargo, UPS, DHL, PTT ve daha bir çok kargo ile posta şirketi bu alanda faaliyet gösteriyor. Sektörde rekabet yoğun. Geleceğin sektörü. E-ticaretle de her sene ciddi büyüyor. Fakat sorunları da katlanıyor. İstihdam kalitesi çok kötü. Müşteri memnuniyeti şirketine göre çeşitlilik arz ediyor. Müşteri mağduriyetini çok olduğu, şikayetlerin de karşılığı olmayan bir sektör. Çalışanların en fazla sömürüldüğü, itilip- kakıldığı, hızlı büyümesi sebebiyle de müşterinin önemsenmediği bir sektör. Neden böyle? Bu sektöre de acilen el atılması gerekir.
Güntay Şimşek – 10.04.2020 – 13:41