Ortak Altyapı Şirketi Ne Anlama Geliyor?

Türkiye’nin altyapısının zavallılığını uzun zamandır (2010’dan bu yana) anlatıp duruyoruz [3]. Rakamlar veriyoruz. Altyapıda durum hakikaten kötü. Ama sabit internet’te (tabi ki ADSL) “filan MB’e kadar”, mobil internet’te “filan ülkeden bile hızlıyız” şeklinde sadece belli bölgelerde yapılan hızları gösteren reklam cümleleri arasında ve de mobil cihazların yükselişi ile konu tam anlaşılamıyor.

Yoğun gündem içinde kendisine zor yer bulsa da, bize göre son dönemin en önemli gelişmelerinden bir tanesi 3 telekom devi ve alternatif telekom firmalarının temsilcisi olan Telkoder’in geçen hafta açıkladıkları “Ortak Altyapı Şirketi (OAŞ)” [1].

Neden önemli derseniz; Türkiye’nin kendisine yakışır-uygun bir altyapı için birbirine rakip olan firmaların seferberlik ilan etmesi tabi ki çok önemli. Buna Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı düzeyinde destek verilmiş olması, daha da rahatlatıcı [2].

Türkiye’nin altyapısının zavallılığını uzun zamandır (2010’dan bu yana) anlatıp duruyoruz [3]. Rakamlar veriyoruz. Altyapıda durum hakikaten kötü. 3-4 milyon km olması gereken fiber altyapı şebekesi sadece 270.000 km’de duruyor. Ama sabit internet’te (tabi ki ADSL) “filan MB’e kadar”, mobil internet’te “filan ülkeden bile hızlıyız” şeklinde sadece belli bölgelerde yapılan hızları gösteren reklam cümleleri arasında ve de mobil cihazların yükselişi ile altyapının sorununun ne olduğu halk tarafından tam olarak anlaşılamıyor.

Konunun önemini anlayıp, konuşan ya da ödediği paraya karşı hakettiği erişim hizmetini alamadığını farkeden tüketiciler ancak bir kaç yüz ya da bir kaç bin kişi. Gerisi ya konuşmuyor, “böyle olması gerekiyor herhalde” diye katlanıyor ya da farkında bile değil.

İşte böyle bir ortamda, 5-6 yıl gecikmeli de olsa, hayret verici bir girişim meydana geldi. Hayret verici dediğimiz şu; malum ülkemizde ortak iş yapma kültüründe bir sorun var. Ama bir kaç kişinin çabaları ve olumlu yaklaşımı sayesinde geliştiği anlaşılıyor (ve duyuyoruz). Ne güzel. Keşke bu tür çabaları her alanda görsek..

Başta Telkoder olmak üzere, Turkcell, Türksat ve Vodafone’u biraraya gelebildikleri ve böyle bir proje üretebildikleri için kutluyoruz. Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu, Vodafone CEO’su Gökhan Öğüt, Türksat Genel Müdürü Cenk Şen ve TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak için kocaman bir bravo.

Türk Telekom OAŞ’ye Dahil Olmadı

Üzücü olan ise; olayın asıl muhatabı olan Türk Telekom’un işin içinde yer almaması. Asıl muhatabı dememizin nedeni şu; Türk Telekom Türkiye’ye ait olan altyapının emanet edildiği firma. İmtiyaz sözleşmesi ile 2026 yılına kadar bu altyapıyı işletecek, paylaşacak ve yatırım yapacak olan firma. Dolayısıyla bu tür bir işbirliği içinde olmaması pek anlaşılabilir gibi değil. Devletin altyapıyı emanet ettiği firmayı yatırıma zorlamak konusunda neden yeterli performansı gösteremediği diğer bir soru.

Çünkü, Ronaldo ile ve “fiberle” reklamları ile hız algısı yaratmaya çalışsa da, Türk Telekom uzun zamandır dosdoğru fiber yatırımı yapmıyor. Uzmanlara göre, şirketin son 5-6 yılda, Türkiye geneli için her yıl en az 100.000’er km gibi bir düzeyde yatırım yapması gerekirdi, ama Türk Telekom’un özelleşme öncesi yapılan yatırımlar dahil, BTK ilk çeyrek raporuna göre TOPLAM sadece 215.000 km civarı yatırımı var. Yani neredeyse 2 yılda yapılabilecek bir yatırım kadar. Üstelik bunun büyük bir kısmı özelleştirme öncesinden geliyor.

Dolayısıyla, Türk Telekom’un OAŞ’ye katılmamasına şaşırdık mı? Pek değil ! Çünkü Türk Telekom fibere kendisi neredeyse yatırım yapmadığı gibi, bu yatırımları yapacak firmaları da engelliyor. Rekabet Kurumu’nun son ceza kararına bakılırsa, bunu görebilirsiniz [4].

2014’de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve rakiplerinin yatırım yapmasını Türk Telekom iznine bağlayan yönetmeliği de unutmamak lazım. Devletin, UDH Bakanlığının ve BTK’nın bizim adımıza, “Türk halkına ait bir altyapıyı neden geliştirmiyorsun?” diye sormasını bekliyoruz.

Çünkü Türk Telekom bu ülkenin 150-175 yılda döşediği telekom altyapısını, yönetmek ve büyütmek için 2026 yılına kadar geçerli bir imtiyaz sözleşmesi imzalamış durumda. Peki bu sözleşme “21 yıl boyunca altyapıyı hiç geliştirme ya da az biraz geliştir” mi diyor? Bu sorulması gereken bir soru.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2010’dan Bu Yana Neden Kazı İzni Vermiyor?

Telekom altyapısı konusunda bir sorun da, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin “kazı izni” vermiyor olması. Şehrin bir yerini kazmak için mutlaka izin alınması gerekiyor. Bunun telekom sektöründeki karşılığı “geçiş hakkı” olarak tanımlanıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2010 sonunda geçiş hakları için bir yönetmelik ve tarife hazırlamıştı ama bu tarife uygulanamadı. O gün, bugündür “yasal kazı izni” verilmiyor. Dolayısıyla yatırım yapmak isteyen operatörler de fiber yatırım yapamıyor[3].

Bugünlerde 2-3 ve hatta 4 milyon km uzunluğunda olması gereken “fiber altyapı”nın 2010 sonunda durmasının nedeni de bu. O zamandan bu yana İstanbul Belediyesi’nin vermiş olduğu kazı izni 6 yılda toplam 100 km bile değil. Oysa yılda 100.000 km’ler düzeyinde yatırım yapılmalıydı. Kaybolan yıllar, acaba ticarette, bankacılıkta, eğitimde, sağlıkta bize neler kaybettirdi?

İBB ile ilgili bir ilginç nokta da şu; İBB bu yılın başında İstTelkom isimli bir firma kurduğunu ve İstanbul içinde altyapı yatırımı yapacağını açıkladı [5]. Dolayısıyla İBB, telekom firmalarına rakip olmaya soyundu. Bu konuda Telkoder tarafından açılan ve sürmekte olan bir dava var.

Telekomda Altyapı ve Erişim Olanakları Yıllardır Engelleniyor

Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu “altyapı rekabetinin ilkel olduğu” şeklinde bir ifade kullanıyor. Biz “aslında rekabet yok” diye ifade edelim. Neden böyle diyoruz diye durumu özetlersek;

ADSL ; 6.5 milyon abone ile Türk Telekom halen % 95+’sını elinde tutuyor.

ADSL sonradan yaratılmış ve ancak “idare eder düzeyde internet erişim sağlayan” bir teknolojidir. Telekom sektörünün ilk gününden yani 150-175 yıldan bu yana döşenen “bakır” kabloların ziyan edilmemesi ve fibere geçişin –maliyet ve emek anlamında- çok hızlı yapılamayacağı dönemde geliştirilmiş bir teknolojidir.

Türk Telekom özelleştirilmesi sırasında –çokça karıştırılıp-anlaşılamayan bir durum– Türk devleti ile bir “imtiyaz sözleşmesi” imzaladı. Bu sözleşmenin anlamı; 2026 yılına kadar Türkiye’ye ait olan telekom (ses-veri) altyapısının işletilmesi-geliştirilmesidir. Yani bir nevi yap-işlet-devret gibi.. Yani Türk Telekom bu altyapıyı aldığı şekliyle tutmak değil, geliştirmek zorundadır. Peki geliştirmiş midir?

Kablo İnternet : 1997 yılında çıkılan bir ihale sonrasında Türk Telekom ve 5 firmayla gelir ortaklığı modeliyle kablo şebekesi kuruldu. Ancak bu şebeke 10 yıllık sürenin bitiminde uzatılmadı ve firmaların ellerinden alındı. O günden bu yana da atıl duruyor. Türksat’ın halen sadece 600 bin civarı kablo internet abonesi var. Halbuki bu şebeke dünyadaki ülkelerde “dar gelirli” kullanıcılara yönelik bir altyapıdır. Ama bizde gelişmesi durmuş durumda.

Fiber Altyapı : Fiber altyapıya yatırımın (yasal kazı izni verilmeyerek) 2010’dan beri en azından İstanbul’da durdurulduğunu ve bu konudaki sektörel duyumları ve UDH Bakanlığınca çıkarılmış olan yönetmeliğin fiber altyapıyı engellediğini yukarıda aktardık. Bu engellemeler sonucunda şu anda mevcut ihtiyacın 15-20’de biri yani % 5-10 oranında fibere sahibiz.

Peki OAŞ Bize Ne Getirecek?

“Bu manzara içinde OAŞ ne anlama geliyor?” derseniz. İyi bir işbirliği diyebiliriz. Henüz ne kadar yatırım yapacakları ya da ne usül ile yapacakları kesinleşmemiş durumda. Telkoder Başkanı Yusuf Ata Arıak 30 milyar TL düzeyinde bir rakam olabileceğini telafuz etti.

Şu anda bu işbirliği, bu şirketlere ait mevcut 58bin km’lik altyapının birbirine kiralanmasının kolaylaştırılması, yeni altyapının ise ortaklaşa yapılması anlamına geliyor.

Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu, Vodafone CEO’su Gökhan Öğüt, Türksat Genel Müdürü Cenk Şen ve TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak’ın katıldığı basın toplantısıyla duyurulan OAŞ, Türkiye’de internet altyapısını genişletmek ve var olan 58.000 km’lik altyapının daha verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacını taşıyor. Operatörlerin paylaşımlı altyapı kurması maliyet tasarrufu anlamına da geliyor.

Başta da belirttiğimiz üzere, imtiyaz sözleşmesi sayesinde yönettiği Türkiye’nin 210 bin küsur km’lik altyapısı ile Türk Telekom bu işbirliğine dahil olmaktan kaçınıyor.

Telkoder ve diğer operatörler uzun zamandır, Türk Telekom’un devlete ait olan ve kendisinin bir imtiyaz sözleşmesi ile yönettiği bu altyapıyı kira alarak paylaşmaktan kaçındığını iddia ediyor. Biz de Türk Telekom’a evvelki dönemlerde bu konuda soru gönderdiğimizde, paylaştıklarını söylediler ama rakam olarak bakıldığında paylaşım yapılan miktarın çok çok düşük kaldığı (% 5’ler 10’lar düzeyinde) görülüyor.

Güya “rekabet kurulmasının hedeflendiği” son 12 yıldan kim bir şey kazanıyor derseniz; kimse kazanamıyor. Küçük firmalar yok oluyor, rekabetin olmadığı sektörde, büyük şirketlerin cirolarının $ bazında her yıl biraz daha fazla eridiği görülüyor.

Ama daha önemlisi, son darbe girişimi bize altyapıda tekel olmasının hem erişim, hem de veri güvenliği açısından ne tür sorunlar ve riskler getirebileceğini de gösterdi.

Zaten başka bir konuya da dikkat çekelim; yıllar içinde telekom sektöründeki para, erişim yerine içerik ve uygulamaya yöneldi. Operatörlerin bu işbirliğinin bir anlamı da, güçlerini toprağa gömmek yerine (fiber toprağın içine kazılır), içerik, uygulama ve nesnelerin internetine (IoT) yönlendirmek olacak.

Üstelik, dünyada da Google’un Skybender’i, Facebook’un uçan drone’ları var. Yakında operatörler erişim pazarını ellerinden tamamen kaybedecekler. Bu nedenle biran önce müşterilerini kazanmaları ve ellerinde tutmaları lazım.

Özetle ülkemizin telekom sektörünün önündeki tıkaçı, 3 büyük operatör ve alternatif telekomcular işbirliği ile kaldırmayı deneyecekler. Bu da tüketiciler ve internet üzerinden iş yapanlar açısından bir müjde anlamına geliyor.

Bize de “Kolay Gelsin” demek düşüyor !!!