Son Açıklanan Veri Merkezi Teşvikleri Hakkında Düşünceler…

Modern interior of server room, Super Computer, Server Room, Datacenter, Data Security Center.

Son açıklanan veri merkezi teşvikleri anlamlı mı? Altyapının güçlü olmadığı yerlerde teşvik verilmesi, buna karşılık 5.000 metre kare üstüne % 30 teşvik verilmesi sektörde “teşvik rekabete aykırı uygulamanın yolunu açar” tartışmalarına neden oldu.

Önce Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafından duyurulan teşvikler “Veri Merkezi” sektöründe heyecanla karşılandı ve “Hayret hükümetten internetle konusunda, yasaklama, yavaşlatma dışında, olumlu haberler duyabilecekmişiz” şeklindeki memnun yaklaşımlara neden oldu.

Daha sonra bir başka tarihte, Başbakan Binali Yıldırım’ın ağzından, veri merkezlerine %30 enerji teşviği yapılacağı gibi bir açıklama geldi. O konuşmada Başbakan Binali Yıldırım veri merkezlerinin elektrik kullanımı ile ilgili şunları söyledi:

“Çağrı ve veri merkezlerine verilecek destekler. Müsait kamu binalarını öncelikle tesis edeceğiz. Ayrıca iletişim alt yapısı devlet tarafından yapılacak. Personelin eğitilmesi için kişi başına 2500 lira destek vereceğiz. Veri merkezleri için en büyük maliyet enerji maliyeti. İçerinin soğuk tutulması gerekiyor. Bilgiliere zarar gelmemesi için soğuk tutulması lazım. Veri merkezlerinde kullanılan elektriğin yüzde 30’unu devlet karşılayacak. Ama bu az olmuş. Burada 50 – 50 yapalım. Bir daha ki sefere 50 olsun.”

Başbakan Yıldırım’ın bu ifadeleri tam olarak gerçekleşmedi. Personel desteği sadece çağrı merkezlerine verildi. Oysa veri merkezleri “video servisleri” ve “büyük veri” gibi trendlerin çerçevesinde, yeni çağın altın basan darphaneleri gibi. Ama biz bu alanı iyi kullanabiliyor muyuz? Şu ana kadar görülen, öyle olmadığıdır. Bu yüzden de veri merkezleri sektöründe yapılacak her tür iyileştirme başımız gözümüz üzerine. Ancak sektörün içinden gelenler, açıklamada eksik ya da anlamı olmayan detaylar olduğu düşüncesinde.

Veri merkezinin elektrik faturasının yüzde 30’u devletten!

Öncelikle daha önceki açıklamalarda olduğu gibi çağrı merkezleri ve veri merkezleri aynı cümle içinde kullanılıyor. Bu iki hizmet alanının tek ortak noktaları ikisinin de “Merkez” ile bitiyor olması.

Veri merkezinin internet ve elektrik olmak üzere en büyük iki masraf kaleminden birinde yapılacak bu teşvik olumlu karşılandı. Ancak zaten çok daha önceki yıllarda bu indirimi almaları gerekirdi. Sadece sanayi sicil belgesi verilmediği için enerjiyi sanayiye göre pahalı alıyor durumundalardı. Yani normalde tüm sektöre tanımlanması gereken bu indirim ancak teşvikle sağlanmış olacak idi.. desek de.. bu düşünceler yeni detayların açıklanması ile yerini hüzne bıraktı. Şöyle ki;

Teşviği kimler alacak?

Program kapsamında Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 23 ile kapsandı. Burada merkez değil, il isimleri yer alıyor. Buna göre;

1) Elazığ merkezli Malatya, Adıyaman, Tunceli, Bingöl illeri.
2) Erzurum merkezli Erzincan, Gümüşhane, Bayburt illeri.
3) Van merkezli Hakkari, Muş, Bitlis illeri.
4) Kars merkezli Ardahan, Ağrı, Iğdır illeri
5) Diyarbakır merkezli Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak illeri.

Veri Merkezlerinin Anadolu’ya yayılmasını yanlış bulmuyoruz. Dahası, hem istanbul’a göçü engellemesi, hem yerel gelişmeyi sağlaması, hem de veri merkezleri şirketlerinin maliyetlerinin azalması açısından olumlu bir yaklaşım olarak görülebilir ama buradaki temel sorun şu; bu illerin çoğunda internet alt yapısı yetersiz. Oysa veri merkezinin temel ihtiyaçlarından birisi internet altyapısı, diğeri enerji. Buna daha yakından bakarsak;

İnternet Altyapısı Açısından

Bu teşvikte, internet altyapısının olduğu ve bu nedenle internete en hızlı ve en etkin erişimi olan şehirler, bu planlamaya dahil edilmemiş durumda.

Bu altyapının güçlü olduğu şehirlerde, bu imkandan faydalanılabilmesi için 5 bin metrekarelik alanda TIER3 standartlarında kurulan veri merkezleri program içine alınacağı bildiriliyor. Ancak bir ekosistemin oluşması için mevcut hizmet verenler gözetilmek yerine, kalite standardı yanında metrekare de bildirilerek adrese teslim bir model benimsendiği iddia ediliyor. Sektör bu yaklaşımın ancak Soros ortağı olduğu Zenium’u gibi firmaların işine yarayabileceği görüşünde.

Çünkü % 30 indirim alacak 5000 metre kare’lik veri merkezinin, aynı yerde hizmet veren diğer veri merkezlerine karşı bir rekabet avantajı elde etmesi çok açık. Bu 5000 metre kare altındaki veri merkezlerine açıkça “büyüyebiliyorsan büyü, yoksa git” demek oluyor.

Enerji açısından

Tüm dünyada veri merkezleri mümkün olduğunca soğuk olan bölgelere kurulur. Bunun anlamı, enerji kullanımından tasarruftur. Bu teşvikte, buna dair “soğuk bölgelere ağırlık verelim” gibilerinden bir yaklaşım da görülmüyor.

Zaten devletin uzun zamandır kurmayı planladığı “Entegre Kamu Veri Merkezi” planlamasının Konya için yapılması aynı şekilde devletin bu konudaki sorunu farkında olmadığını gösteren bir yaklaşım.

Bu 2 konudan ve teşviğin karmaşık yapısından anladığımız şu; devlet henüz veri merkezlerinin dinamiklerini ve Türkiye’ye sağlayacağı ekonomik-stratejik yararları anlayabilmiş değil. Bu teşvik, daha önce telekom-internet sektörüne dair pek çok kanun/yönetmelikte gördüğümüz üzere, dışarıdan bakan uzmanlarca çalakalem yazılmışa benziyor.

Hükümet ve BTK, HALA Veri Merkezlerinin Ekonomik ve Stratejik Öneminin Farkında Değil

Bugün ülkemizdeki internet trafiğinin % 85’i yurtdışı trafiğidir. Yani Facebook, Twitter, Instagram, Google ya da Netflix bunu yaratan bir bileşendir. Diğer bileşen ise, yerli olduğu halde maliyet ya da hukuki düzenlemeler yüzünden yurtdışına (Sofya ya da Hollanda’ya) kaçan trafiktir.

Şöyle bir bakarsak, veri merkezleri demek, “para kazanmak”, “stratejik verileri elde tutmak”, “güvenlik ve knowhow”, “istihdam” ve giderek “vergi” ile “ekosistemin para kazanması” anlamına gelir.

Siz büyük veri merkezleri olan şirketleri içeriye çekemediğiniz ve elinizdeki trafiği de yurtdışına kaçırdığınızda, bütün bu kavramları gözardı ediyorsunuz demektir. Üstelik o trafiğe içeriden giden talebi karşılamak için bir de yurtdışı hatları alıp para ödemek zorunda kalırsınız (ki Türk Telekom müşterilerinin yurtdışından okuduğu sitelerin trafiği için parayla hat alıyor).

Ondan sonra da mesela şöyle bir olanağı yakalayamıyorsunuz :”Facebook 8ci, Avrupa’daki 3cü Veri Merkezini Danimarka’da Açıyor”.

Bu veri merkezinin birkaç bin kişiye iş sağlayacağı ve yüzmilyonlarca $’lık bir yatırım olacağı kaydediliyor. Ondan kısa bir süre önce de, Apple benzer bir veri merkezi için yine Danimarka’da temel atma töreni yaptı.

Şu anda gelen teşvik, bunları yurtiçine çekmeye yeter mi? Hemen cevap verelim; yetmez..

Ne Lazım?

Yeterli ve hatta yabancıları çekmek için güçlü İnternet ve Enerji Altyapıları
Güvenliği sağlamak ve trafiğin akışı açısında en az bir tane İnternet trafik değişim Noktası (IXP)
Maliyet avantajı (hem toptan internet fiyatlarında, hem de enerjide)
Hala teşvik olsa iyi olur ve bu teşviğin kapsamı Türkiye geneli olmalı. Boyutu da belirtilmemeli.
Hukuki yapının ve özellikle 5651’deki yanlış algılara sebeb olacak noktaların düzeltilmesi. Veri merkezi sektörü “Veri Merkezi İşletmeciliği Lisansı” olmalıdır [1].
Yeterli eleman bulma olanağı (Üniversitelerin eğitimlerinin düzenlenmesi)

Oysa bugün veri merkezleri ayrı bir sektör bile görülemiyor. Bu nedenle gerekli olmadığı halde, ISS lisansı almaya mecbur kılınıyorlar.

Ülkemizde bilgi teknolojileri konusundaki mevzuatı düzenlemek için faaliyet yürüten BTK ‘nın bugüne kadar “Veri merkezi standartları nedir?” konusunda bir çalışma ve lisanslama modeli oluşturmadığı için gerçekte hizmet sunan veri merkezleri bu imkandan mahrum kalmaya devam ediyor. Kendilerine ait bir lisans modeli olmayan veri merkezleri mecburen servis sağlayıcı lisansı almak zorunda kalırken tüm cirosundan BTK ‘ya pay ödemeye devam ediyor.

Başka bir deyişle, yurtdışı ile rekabette enerjiyi pahalı alıyor, döviz nedeniyle cihaz alım finansmanında sıkıntı yaşıyor, hizmet sektöründe olduğu için yüksek vergi veriyor ve üzerine BTK ‘ya toplam cirosundan pay vermeye devam ediyor.

Türkiye’de gerçek anlamda veri merkezi hizmeti sunan bir elin parmakları kadar veri merkezi olmasına karşın belirlenen alan daraltması ile teşviğin amacına uygun olarak kullanılması şu aşamada mümkün görünmüyor.

Kurumların yetersiz çalışmaları ve sektöre danışılmadan alınan teşvik kararları heyecan yaratsa da detaylarının açıklanmaması kısa süreli bir yüz gülümsemesinden başka bir işe yaramıyor.