Mesela sektörün en nüfuzlu şirketi Turkcell, kamudaki birçok işini etkili isimler ve siyasiler kanalıyla rahat çözebiliyor. Önemli bir yetkiliye, “Turkcell Kule AŞ kurmuş, işletiyor, ama Vodafone böyle bir şirket için altyapı işletme ruhsatını bakanlığın ilgili kurumundan alamamış. Neden?” diye sorduğumda, “Siyasi olarak güçlüler? Sektörde haksız rekabete sebep oluyorlar. Bir şey yapamıyoruz.” cevabını aldım. Kule AŞ konusunu daha önce de yazmıştım.
Asrın felaketi olarak hafızalarımızda yer edinen depremlerde yaşanan iletişim ve haberleşme sıkıntısı çekilmesinin temelinde telekom sektörünün içine düştüğü yönetim problemi var. Sektör tuhaf yönetiliyor. Şirketlerin bütünlüğü bozulmuş, her bir birimi dışarıdan ve içeriden farklı isimler ve otoriteler tarafından yönlendiriliyor. Yatırımları, harcamaları, eleman alımları, reklamları, tanıtım bütçeleri ve her tür kampanyaları şirketlerin amaçları doğrultusunda belirlenemiyor.
Gerekli yatırımlar, milli ve yerli teknolojiler de bu sebeple devreye giremiyor. Şirket yönetimlerinde yer alan isimlerin ajandaları öne geçiyor. Mesela Elon Musk deprem bölgesine Starlink uydularını yönlendirebileceğini teklif ettiğinde alternatif olarak gösterilen Turksat ne kadar acil duruma hazırdı? Depremlerde herhangi bir aksiyonunu neden göremedik?
Telekom sektöründeki şirketlerin tamamına yakını kamu kurumu. Türkiye Varlık Fonu (TVF) şirketleri Turkcell, Türk Telekom ile Turksat’ın yönetiminde yer alan isimler aynı zamanda kamuda farklı ve etkin görev sahibi kişiler. Telekom sektörünü Ulaştırma Bakanlığı ile ona bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) düzenliyor veya düzenlemesi gerekiyor. Ama bu görevini yapamıyor. Çünkü bu kurumların yönetimlerinde yer alan çoğu isim bırakın BTK’yı Ulaştırma Bakanı’ndan bile siyasi olarak daha etkin ve rütbeli konumda. Dolayısıyla sektör regüle edilemiyor. En önemli mesele bu şekilde ortaya çıkınca her bir şirket de kendine göre yol haritası çiziyor.
Mesela Savunma Sanayi Başkanlığı öncülüğünde yerli ve milli baz istasyonu ULAK geliştirildi, ama Ulaştırma Bakanlığı’ndan ve GSM operatörlerinden beklenen desteği görmedi. “Acil durumlara hazırız” diyerek havada ancak 30 dakika kalabilen “Dronecell” ile Turkcell’in algı operasyonu yaptığı bu depremde ortaya çıkmadı mı?
Üstelik Turkcell, Orman Bakanlığı’nın talebiyle TUSAŞ’ın havada 50 saatten fazla kalan Aksungur İHA’sına Huawei’nin 3G baz istasyonunu geçen yıl koyup test ederek sahada kullanmasına rağmen, böyle bir kazanımı bile deprem bölgesine taşıyamadı. Aksungur’u Orman Bakanlığı depremde uçurdu. Baykar’ın Bayraktar TB2 ve Akıncı İHA’ları da depremin ilk gününden itibaren deprem bölgesinde keşif gözetleme yaptı. Üzerlerinde pekala iletişim için Turkcell, Turk Telekom veya Vodafone baz istasyonu olabilirdi. Ama organize eden olmamış.
Ayrıca Turkcell, Ukrayna’daki iştiraki Lifecell’in savaşta yaşadığı kriz tecrübesini de dikkate alıp, hazırlık yapmamış. Sektörün en büyük GSM operatörü, öncü rolünü kaybetmiş, kamu kurumu hüviyetine çabuk adapte olmuş durumda.
ULAK’a da en fazla destek veren şirket olarak Turkcell reklam yaptı. Ben de bunun şahitlerinden birisiyim. Depremde “Dronecell” nasıl yoktuysa, yerli ve milli ULAK kullanımında da Turkcell en gerilerde kaldı. Reklam için sipariş çok, sahada kullanımı az oldu. Yabancı şirketlerin baz istasyonunu ULAK’a tercih etmeye devam etti. Yetmedi, ULAK’ın etkin bir şekilde KKTC’de olmasını da istemedi. KKTC’de Vadofone’un da itiraz ettiği tartışmalı telekom ihalesini Turkcell şekillendirdi, yerlilik kriteri düşük tutularak milli ULAK arka plana atıldı.
Kısacası ülkemiz telekom sektörünün yerli ve milli bir bakışla baştan aşağı yeniden düzenlemesi şart. Gözü sürekli yabancı şirketlerle iş birliği arayışında olanların krizlere hazır olması, acil durumlar için bir şeyler yapması zor. İletişimde düzen bozuk ve bunu 2019 İstanbul depreminde de test ettik, ama ders almadık.
https://www.haberturk.com/yazarlar/guntay-simsek-1019/3567478-telekom-sektoru