Soru-1
TELKODER hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği TELKODER, Türkiye’de Telekomünikasyon Hizmetleri Sektöründe tam rekabet ve serbestleşmenin gelişmesine doğrudan katkıda bulunmak, Telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren işletmeciler arasında yakın dayanışma ve işbirliğini oluşturarak hizmet kalitesi ve verimliliği yükseltmek, sektörde yer alan şirketlerin güçlenerek dünyaya açılmaları ve dış pazarlarda rekabet edebilmelerini sağlamak amacı ile 26 Haziran 2002 tarihinde kurulmuştur. TELKODER, yurttaşlarımızın en ileri ve en ucuz haberleşme olanaklarına kavuşması, ülkemizin uluslararası arenada büyük bir haberleşme merkezi olabilmesi için serbestleşme ve rekabeti savunan işletmecilerin derneğidir.
TELKODER üyeleri Telekomünikasyon Kurumu’ndan yetkilendirme almış veya alacak firmalardan oluşmaktadır. Bu kapsamda TELKODER’e, Türkiye’de yerleşik, Yerli ve Yabancı sermayeli, Türk yasalarına göre kurulmuş Telekomünikasyon İşletmecisi firmaların temsilcileri üye olabilmektedirler.
ÜYEMİZ OLAN İŞLETMECİLER
– 3C1B TELEKOM
– BRİNGO TELEKOM
– ÇİZGİ TELEKOM
– D-SMART
– DORUKNET
– ESER TELEKOM
– EUTELSAT
– GLOBALTOWER
– GLOBALSTAR AVRASYA
– GRİD TELEKOM
– İKON TELEKOM
– İŞNET İLETİŞİM
– MED NAUTILUS
– MEGA TELEKOM
– MİLLENİCOM
– RADORE HOSTING
– RTEL GLOBAL
– SADECE HOSTING
– SUPER UYDU
– TELETEK
– TTM TELEKOM
– TURKNET
– TURKCELL SUPERONLİNE
– VODAFONE NET
– VOİP TELEKOM
2015 YILI ÖNCELİKLERİMİZ
– Fiber altyapının rekabetçi bir ortamda hızlı ve yaygın olarak tüm Türkiye’de tesis edilmesi
– AB Koşullarına uyumun ve serbest rekabetin sağlanması
– Telekomünikasyon alanında yerli ve yabancı yatırımlarının arttırılması
– Telekomünikasyon alanında hizmet çeşitliliğinin ve kalitenin arttırılması
– Tüketicilerin uygun fiyatlarla hizmet almasının sağlanması
– Mevzuat ve düzenlemelerin etkin olarak uygulanmasının sağlanması
Soru-2
Bilindiği üzere 2015 yılında elektronik haberleşme sektöründeki en önemli gelişmelerden bir tanesi 4,5G ihalesi oldu. Bildiğimiz kadarı ile TELKODER bu ihale ve fiber şebekeler konusunda çeşitli görüşler açıkladı. 4,5G ve fiber şebekeler konusunda sizlere çeşitli sorular sormak istiyorum;
1- Türkiye’deki toplam fiber altyapı uzunluğu ne kadar?
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yayınlanan 2015 ikinci çeyrek verilerine göre hali hazırda Türkiye’de toplam 256.828 km uzunluğunda fiber altyapı bulunuyor. Bu raporlara göre alternatif işletmecilerin toplam 54,7 bin km fiber şebekeye sahip oldukları görülüyor. Türk Telekom ise 202 bin km’lik bir altyapıya sahip. Bu uzunluklar kablo güzergahı uzunlukları değildir, bir adet fiber lifinin uzunluğunu gösteren rakamlardır, bir kablonun içerisinde onlarca fiber lifi bulunabilir.
2- Mevcut fiber şebekenin paylaşılması neden önemli?
Yukarıdaki rakamlara baktığımızda ülkemizde bulunan toplam fiber altyapısının yaklaşık %80’inin Türk Telekom şebekesi olduğunu görüyoruz. Ayrıca, çok büyük çoğunluğu Türk Telekom’un özelleştirilmesinden çok önce, bir kamu kuruluşu olduğu zamanlarda inşa edilmiş yer altı kanal ve gözleri bulunmaktadır. Bu kanal ve gözlerin ücreti karşılığında fiber kablo döşeyebilmeleri için diğer işletmeciler ile paylaşılması ülke kaynaklarının verimli kullanılması anlamına gelmektedir. Fiber altyapı kurma bedelinin yaklaşık %80’inin kazma, kapama gibi inşaat maliyetleri oluşturmaktadır. Türk Telekom’un gerek fiber şebekesini, gerekse kanal ve gözlerini ücreti karşılığında diğer işletmecilerle paylaşmaya gönüllü olması, hem ülke kaynaklarının verimli kullanılmasını, hem de fiber şebekelerin hızla yaygınlaşmasını sağlayacaktır.
3- Türkiye’de fiber şebekelerin paylaşımı konusunda neler yaşanıyor?
Alternatif işletmeciler TEİAŞ, BOTAŞ gibi kuruluşlardan fiber kiralayabiliyor, ancak büyük kapasiteye sahip Türk Telekom’dan fiber şebeke kiralayamıyorlar. BTK tarafından Türk Telekom’dan aydınlatılmamış fiber (yer altında atıl olarak kullanılmadan duran fiber) kiralama düzenlemesi yapılmış olmasına rağmen düzenleme henüz çalışmıyor, diğer işletmeciler tesis paylaşımı kapsamında Türk Telekom’un kanal ve gözlerini kullanamıyorlar. Diğer ülkelere baktığımızda ise Belçika, Almanya, Danimarka, İspanya, Fransa, İtalya ve Portekiz’de fiber şebekenin paylaşılmasına yönelik anlaşmaların yapıldığı görülebiliyor.
4- Tüm dünyada fiber yatırımlarının arttırılması için teşvikler uygulanıyor. Türkiye’de fiber yatırımı yapmak isteyen yeni nesil işletmeciler neler ile karşı karşıya?
Kaynakların etkin olarak kullanılması prensibi gereğince, bir ülkedeki en geniş fiber şebekeye alternatif başka şebekelerin kurulması gerek maliyet gerekse de çok uzun vakit alması nedeni ile her zaman etkin olmuyor. Bu nedenle, tüm dünyada öncelikli olarak mevcut altyapının paylaşımı esası kabul görüyor. Ülkemizde, maalesef böyle bir anlayış henüz benimsenmedi. Ancak işin en önemli kısmı, Türk Telekom’un kendi şebekesini paylaşmak istememesinden ötürü yeni fiber şebeke tesis etmek isteyen yeni nesil işletmeciler yatırım yapmak istemelerine rağmen çok çeşitli engellerle karşı karşıya kalıyor. Fiber şebeke yatırımı yapmak isteyen yeni nesil işletmeciler için iki yol bulunuyor. Bunlardan ilki, kendi şebekesini kurmak. Bir işletmecinin kendi şebekesini (fiber kablo, kanal, göz) kurabilmesi ve kamu/özel mülkiyet altındaki arazilerden geçebilmesi için kazı yapma izni alması gerekiyor. Bu konuda UDH Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemeler beklenen sonuçları vermekten çok uzak.
İkinci yol ise “Tesis Paylaşımı” adı verilen mevcut milli yeraltı kablo kanallarından isteyen işletmecilerin makul bir bedel karşılığı faydalanması yolu. Bu yolla her işletmecinin kendi kazısını yapmasının yerine, mevcut kurulmuş fiber şebekesinin bedelini ödeyen diğer işletmeciler tarafından kullanılması amaçlanıyor. Bu sayede fiber şebekelerin yaygınlaşması büyük hız kazanabiliyor. BTK’nın ilgilendiği “Tesis Paylaşımı” konusunda da çok gecikmeli olarak yapılan düzenlemeden beklenen sonuç alınabilmiş değil.
Kısacası fiber şebeke yatırımı yapmak işletmeciye “dur, yatırım yapamazsın” deniyor. Bununla birlikte BTK’nın 2011 tarihli Fiber Muafiyet kararı sektöre yeni işletmecilerin girişini ve sektörde yer alan diğer işletmecilerin Türk Telekom ile rekabet etmesini güçleştiriyor.
5- Türkiye’de son dönemde fiber altyapı için ne kadar yatırım yapıldı?
Kasım 2011’de alınan fiber muafiyet kararı ile Türk Telekom’un fibere yatırım yapmasının teşvik edilmesinin amaçlandığı belirtilmişti. Karar öncesi 2011 yılı sonunda yıllık 1,37 Milyar TL olan Türk Telekom yatırımları, 2014 yılı sonunda yıllık 1 Milyar TL’ye geriledi. Yeni nesil işletmecilerin ise olumsuz koşullara rağmen yatırımlarını giderek daha fazla artırdığı görülüyor. Yeni nesil işletmecilerin fiber yatırımlarının toplam gelirleri içerisindeki oranı %21’e ulaştı. Türk Telekom’da ise bu oran %13 seviyesinde. Bu rakamlar bize, Türk Telekom’u koruyan her türlü düzenlemeye rağmen, yeni nesil işletmecilerin büyüklüklerine oranla Türk Telekom’a göre çok daha fazla yatırım yaptığını gösteriyor. Alternatif işletmecilerin fiber altyapı kurmalarının önündeki engellerin kaldırılması ve bu şebekelerin gelişmesi halinde alternatif işletmecilerin fiber şebekesini ülkenin her köşesine götürüleceği muhakkaktır.
6- Türkiye’de fiber altyapı uzunluğundaki büyüme oranı ne kadar? Fiber abone sayısı yeteri kadar artıyor mu?
2011’de %17-18’ler seviyesinde olan fiber uzunluklarındaki büyüme oranının 2014 yılında %5’lere düştüğü görülüyor. Türk Telekom, 2009 yılı sonunda 128.150 km olan fiber şebekesini 2015 ikinci çeyreğinde 202.098 km’ye çıkararak bu sürede fiber şebekesini %58 oranında artırdı. 2004 yılında lisanslarını alabilen alternatif işletmeciler ise 2009 sonunda 23.674 km olan fiber şebekelerini 2015 ikinci çeyreğinde 54.730 km’ye çıkararak aynı dönemde fiber şebekelerini %131 oranında artırdılar.
Türk Telekom’dan elde edilen verilere göre Türkiye’de fiberden internete bağlanan abone sayılarındaki artışta da önemli ölçüde yavaşlama olduğu görülebiliyor. 2011 yılında %75’ler seviyesinde olan fiber abone sayısı artış oranı 2014 yılına gelindiğinde %20’lere düştü.
7- Nüfusa göre sabit genişbant yaygınlık oranında Türkiye’nin dünyadaki durumu nedir?
OECD’nin 2014 yılsonu verilerinde nüfusa göre sabit genişbant yaygınlık oranlarında Türkiye’nin en sonlarda olduğu (34 ülke içerisinde 33.) görülüyor. Bu verilere göre, Türkiye’de nüfusa göre fiber yaygınlık oranı %1,9 iken OECD ortalaması ise %5’ler seviyesinde.
8- Fiber abone sayısının toplam sabit genişbant abone sayısına oranı açısından Türkiye’nin dünyadaki durumu nedir?
Türkiye’de fiberden internete bağlanan abone sayısının toplam internete bağlanan abone sayısına oranı %16,8 seviyesinde. Yani, sabit internet kullanan her yüz kişi içerisinde sadece 17 kişi fiberden internete bağlanabiliyor. Ülkemizde gelinen durumu değerlendirebilmek için “sonda kalan ülkeler” ile kıyaslama yapmak bizi yanıltır. Örneğin; OECD verilerine bakıldığında, toplam genişbant aboneliği içerisinde fiber aboneliğinin payının en düşük olduğu ülkelerden (30 ülke) bazıları Almanya (29. sıra), Fransa (26. sıra), İtalya (25. sıra) olarak gözüküyor. Bu noktada, Türkiye’nin verilerinin listenin en sonundaki ülkeler ile kıyaslanması doğru değil. Aynı veriler içerisinde Türkiye’nin önünde Japonya (%72), Kore (%67), İsveç (%42), Danimarka (%20), Estonya(%34), Norveç (%28), İzlanda (%23), Portekiz (%21) gibi 12 ülke bulunmakta. Bütünsel bir değerlendirme yaptığımızda, Türkiye’nin bu oran ile OECD ortalamalarının altında kaldığı görülüyor.
9- Türkiye’de kaç hanede fiber internet kullanılıyor?
Fiber Yaygınlık Oranı |
Kablo |
Fiber Şebeke Paylaşımı |
|
Fransa |
%14,3 | %31,18 | Evet |
İtalya |
%9 | 0 | Evet |
İspanya |
%45 | %47,8 | Evet |
Portekiz |
%22 | %83 | Evet |
Hollanda |
%29 | %99 | Hayır |
Finlandiya |
%53 | Bilgi yok | Bilgi yok |
Litvanya |
%93 | %42,8 | Bilgi Yok |
Norveç |
%37 | %49 | Hayır |
İsveç |
%54,2 | %34 | Hayır |
TÜRKİYE |
%14,4 | %17 | Hayır |
Cullen International tarafından hazırlanan 2015 birinci çeyrek verilerine göre; Türk Telekom tarafından yaklaşık olarak 3 milyon ev ve işyerine fiber şebeke (FTTH/B – Fiber To The Home/Building) ulaştırıldığı görülebiliyor, bu rakam toplam hanelerin %14,5’üne tekabül ediyor. Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi, diğer ülkelerle kıyaslandığında bu oranın oldukça düşük olduğu göze çarpıyor.
Yine Cullen tarafından yapılan aynı çalışmada Türk Telekom’un FTTH/B abone sayısı 727.000 olarak belirtiliyor. Toplam sabit genişbant internet abone sayısı 6.7 Milyon olan Türk Telekom’un fiber abone sayısı toplam abone sayısının henüz %10,8’ine denk geliyor. Diğer bir deyişle Türk Telekom’un sabit internet abonelerinin %90’ı fiber bağlantı kullanmıyor.
10- Türkiye’deki mevcut fiber altyapısı 4,5G’ye geçiş için yeterli düzeyde mi?
4,5G teknolojisi için fiber altyapısı olmazsa olmaz bir faktör. 4,5G ile ortaya çıkacak olan büyük kapasitenin taşınabilmesi için her baz istasyonunun fiber ile merkez santrallere bağlanması gerekiyor. Yeni ihale ile hali hazırda 70.000 civarında olan baz istasyonu sayısı çok daha artacak. Bu sebeple fiber şebekelerin hızla yaygınlaştırılması şart. 4,5G için fiber altyapının tahminen 5-6 kat artırılması gerekiyor.
Soru 3
Son dönemlerde BTK tarafından yayımlanan Pazar Verileri raporlarından ADSL abonelerinin yeteri kadar artmadığı hatta azalmakta olduğu görülüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun en büyük nedenlerinden biri, Türk Telekom’un mevcut Toptan ADSL tarife yapısının yeni nesil Telekom operatörlerine perakendede sunacakları paketleri oluşturma şansı tanımamasıdır. BTK tarafından 2012 yılında alınan karar ile Türk Telekom’un toptan tarifelerine göre belirlenen yeni nesil işletmecilere artık kendi tarife paketlerini özgürce belirleme imkânı sunulmuştur. Bu modeli şöyle açıklayabiliriz; eski modelde Türk Telekom toptan tarife paketlerini kendisi belirliyordu. Örn; “2 Mb hızında sınırsız, 8 Mb hızında 4 GB kotalı, vb..” . Bu toptan hizmetleri alan işletmeciler de abonelerine sadece bu tarife paketleri ile hizmet verebiliyordu. Yeni getirilen modelde, Türk Telekom artık tarife paketinin hızını, kotası gibi paket unsurlarını belirleyemeyecek, yeni nesil işletmeci örn; 5,5 Mb, hızında 43 GB kotalı, vb…” gibi istediği paketi abonesine sunabilecek. Bu uygulamanın, tüketiciye sunulacak hizmetlerin çeşitliliğini arttırması ve rekabeti geliştirmesi beklenmektedir.
Bu uygulamanın amacına hizmet edebilmesi için en önemli konulardan birisi, toptan ücretlerin uygun seviyelerde belirlenmiş olması. Aksi halde, tüketiciye daha uygun fiyat ve şartlarda hizmet sunmak mümkün olmayacak ve bu model beklenen faydayı sağlayamayacaktır. Bir diğer konu da, Türk Telekom’un bu modeli hayata geçirmek istemeyişi ve işi yokuşa sürme davranışında bulunmasıdır. Bu durumun da önüne geçilmesi, Türk Telekom’un düzenlemelere uygun hareket etmesinin sağlanması gerekmektedir.
Soru 4
2009 yılında yapılan Sanal Mobil Şebeke Hizmeti (SMŞH) yetkilendirmeleri neticesinde halen sektörde bu alanda hizmet verilememekte. Bu durumun temel nedenleri nedir?
Halihazırda dünyada, kendi pazarlarını yaratan sanal operatörlerin sayısı 300’den fazla. Bununla birlikte, dünyadaki sanal operatörler, toplam mobil küresel pazarda yaklaşık yüzde 3’lük bir paya sahip. Bu rakam, bizlere, MVNO pazarının büyüme potansiyelinin de son derece yüksek olduğunu gösteriyor.
Dünyada birçok başarılı örneği bulunan Sanal Mobil Şebeke Hizmeti (SMŞH) işletmeciliği, mobil iletişim pazarında rekabeti güçlendirmesi açısından büyük önem taşıyan bir konudur. SMŞH işletmecileri, mevcut GSM işletmecilerinin sahip olduğu frekans hakkına sahip olmayan fakat bu işletmecilerin şebekesinden faydalanarak kendi özel hizmetlerini sunabilen işletmeciler olarak tüketicilere farklı çözümler sunabilmektedirler. Uygulanan ülkelerde pazarda rekabeti artıran SMŞH işletmeciliği, yenilikçi hizmetlerin son kullanıcıya daha hızlı bir şekilde ulaşmasını, fiyat avantajı yakalamasını sağlayarak tüketicilere büyük fırsatlar sağlamaktadır. Tüketiciye sunulan avantajların yanı sıra SMŞH işletmecileri, altyapısını açan GSM operatörlerinin de kendi şebekelerinden daha çok kişinin hizmet almasını sağlayabilmektedir.
Ülkemizde, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) 2009 yılında, Sanal Mobil Şebeke Hizmeti İşletmeciliği yetkilendirmesine yönelik düzenlemeleri tamamlamış olmasına rağmen hali hazırda pazarda hiçbir işletmeci fiili olarak bulunmamaktadır. BTK tarafından yetkilendirilen 81 adet işletmecinin hiçbiri faaliyete geçmiş değildir. Bu durumun sebepleri şöyle sıralanabilir;
- Türkiye’de cep telefonu işletmecileri imzaladıkları imtiyaz sözleşmelerinin bir gereği olarak gelirlerinin %15’ini Hazine Payı olarak Hazine’ye ödemektedirler. 2008 yılında yapılan bir kanun değişikliği ile imtiyaz sözleşmesi sahibi olmayan SMŞH işletmecilerinin de GSM işletmecileri gibi %15 Hazine payı ödemesine karar verilmiştir. Bu yasal düzenleme, SMŞH işletmecilerinin iki defa Hazine payı ödemesi sonucunu getirmiştir. Bu sorunun giderilmesi için, imtiyaz sözleşmesi sahibi olmayan SMŞH işletmecilerinin %15 hazine payı ödememeleri veya SMŞH işletmecilerinin Hazine Payını KDV benzeri bir mahsuplaşma yolu ile ödemeleri yönünde yeni bir yasal düzenleme yapılması gerekmektedir.
- Ülkemizdeki cep telefonu işletmecilerinden Turkcell, Kurum tarafından mobil şebekelere erişim ve çağrı başlatma piyasasında EPG’ye sahip işletmeci olarak belirlenmiştir. Bunun bir gereği olarak Turkcell Referans Erişim Teklifini yayınlamıştır. Bu referans teklifte 3 ayrı kategoride SMŞH işletmeciliği yapılabilecek olması ve SMŞH hizmetlerine sesin yanı sıra görüntülü çağrı, SMS, MMS, data gibi hizmetlerin de dâhil edilmiş olmasını olumlu bulmaktayız. Ancak bazı hizmetlerin ücretlerine yer verilmemiş olması ve bazı hizmetlerin ücretlerinin ticari görüşmelere bırakılmış olmasının, SMŞH işletmeciliğinin başlaması ve gelişmesini geciktirebileceği değerlendirilmektedir.
MVNO işletmeciliği işinin, hâlihazırda büyük spor kulüpleri, bankalar, perakende satış zincirleri gibi, Türkiye’nin önde gelen kuruluşları tarafından yakından takip edilmekte olduğu bilinmektedir. Bu kuruluşların bir kısmı Mobil işletmeciler ile AL-SAT şeklinde ön-MVNO olarak adlandırılabilecek hizmeti son bir kaç yıldır sunmaya başlamışlardır.
SMŞH konusunda 96 adet yetkilendirilmiş işletmeci bulunmaktadır ancak bu işletmecilerin cep telefonu işletmecilerine yaptıkları başvurular bu güne kadar sonuçsuz kalmıştır. Bu işletmeciler hukuken pazarda varlar ama fiili olarak henüz hizmet verememektedirler.
Cep telefonu işletmecilerinin sunmakta olduğu tüm hizmetler SMŞH İşletmecilerine de açılmalıdır. Bunun yanı sıra toptan ücretler üzerinden çifte hazine payı ödenmesi sorunu da bir yasa değişikliğiyle aşılmalıdır. SMŞH işletmecilerinin önünün açılması ülkemizde mobil iletişim pazarını hareketlendirecek, işletmecilerden tüketicilere kadar herkese çeşitli fırsatlar sunacaktır.
Soru 4
Türk Telekom’un Organizasyonunda yapılan değişiklikleri nasıl yorumluyorsunuz? Sektöre, serbestleşme ve rekabete etkileri neler olacaktır?
Türk Telekom gurubunun 2014 ve 2015 yılları içerisinde gerçekleştirdiği entegrasyon sonucunda Türk Telekom, TTNET ve AVEA fiilen birleşmişlerdir.
Türk Telekom’un özelleştirmesi sırasında hazırlanan Rekabet Kurumu kararı gereğince TTNET’in internet sağlayıcılığı faaliyetleri Türk Telekom’dan ayrılmış ve ayrı bir tüzel kişiliğe sahip bir şirket haline getirilmiştir. Bu karar ile sektörün etkin olarak rekabete açılması, Türk Telekom’un TTNET ve diğer yeni nesil işletmeciler arasında “ayrım gözetmeden” hizmet sunmasının amaçlandığı açıktır. 2011 yılında Türk Telekom’un perakende internet hizmeti sunumunun Danıştay kararı gereğince durdurulmasının dayanağı da bu karar ve arkasında yatan bu amaçlardır. Tüm bu idari ve hukuki karar ve düzenlemeler sonuç olarak, Türk Telekom’un tüketicilere perakende internet hizmeti sunmasının mümkün olmadığını göstermektedir.
Türk Telekom, BTK tarafından, sektördeki pazarların tamamında etkin piyasa gücüne sahip olan işletmeci olarak belirlenmiş ve çeşitli yükümlülüklere tabi kılınmıştır. Bu yükümlülüklerde biri de “ayrım gözetmeme” yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük ile Türk Telekom, TTNET de dahil, tüm işletmeciler arasında hem hizmetin sunumuna hem de bilgiye dayalı rekabet ihlali anlamında ayrım gözetmemekle yükümlü sayılmaktadır.
Türk Telekom grubunun gerçekleştirdiği bu entegrasyon süreci, “ayrım gözetmeme” yükümlülüğünün açıkça ihlali anlamına gelmektedir. Zaten Türk Telekom bu durumu duyurularında “Türk Telekom grubu, rakiplerine karşı avantaj elde edebilmek için tek bir şirket gibi hareket edecek bir organizasyon içindedir.” İfadeleri ile niyetini açıkça belli etmektedir.
Bu değişim, zaten rekabete etkin olarak açılamamış bir alanın giderek daha fazla tekelleşmesine neden olacaktır. Bugün AB ülkelerine baktığımızda, internet hizmeti sağlayan yeni nesil işletmecilerin Pazar paylarının %58 seviyesinde olduğu görülmektedir. Türkiye’de ise Türk Telekom’un bir şirketi olan TTNET’in Pazar payının %75 olduğu bilinmektedir. Entegrasyon süreci, Türk Telekom’un, ayrımcılık yapma, şeffaf olmama gibi rekabeti bozucu davranışlara yönlendirmektedir. Örn; bu karar öncesinde Türk Telekom toptan olarak bir kampanya düzenleyeceği zaman bu kampanyayı TTNET ile diğer işletmecilere aynı zamanda duyurması bekleniyor idi. Böylece, işletmeciler eşit süreler içerisinde hazırlıklarını yapabilmekte ve bu kampanyaları tüketicilere aynı zamanlarda yansıtabilmekte idiler. Ancak şu anki durumda, bu toptan kampanyayı hazırlayan da tüketiciye sunan da aynı şirket oldu. Yani TTNET sadece hazırlanan tarifeyi diğer işletmecilerden önce öğrenerek, süre avantajından yararlanarak tüketiciye önce hizmet vermeyecek aynı zamanda bu tarifeyi kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak kendisi hazırlayacaktır. Böyle bir durumda yeni nesil işletmecilerin rekabet şansı ortadan kaldırılmaktadır. Görüldüğü üzere, Türk Telekom, TTnet ve Avea’nın fiili olarak birleşmesi, ayrım gözetmeme yükümlülüğünün hiçbir anlamının kalmamasına neden olacaktır.
Diğer yandan, Rekabet Kurumu pazara yönelik düzenleme ve denetlemelerinde TT gurubunda bulunan tüm şirketleri bir bütün olarak değerlendiren “Teşebbüs” kavramını kullanmakta, BTK ise “şirket” kavramını kullanmaktadır. Elektronik Haberleşme alanında yetkili bu iki kurumun yaklaşımlarındaki farklılık Ex-Ante ve EX-Post düzenleme ve denetlemelerde sorun yaratmaktadır. BTK’nın yetkisini ve yaptırımlarını düzenleyen mevzuat gözden geçirilmeli ve yenilenmelidir, zira TT, AVEA ve TTNet kağıt üzerinde ayrı şirket olarak görünseler dahi, fiili olarak birleşmişlerdir.
Soru 5
Kablo internet sayısında son yıllarda artış yaşanıyor ancak kablo internet kullananların oranı AB ve diğer ülkelere göre oldukça düşük. Bu bilgiler ışığında, kablo TV şebekesi sizce özelleştirilmeli mi? Bu konuda karar alma yetkisi hükümette olmakla birlikte bu yönde bir hazırlık bulunuyor mu?
Kablo TV şebekesi bugün 2.5 milyon adrese ulaşan ve telekomünikasyon gelirlerinin yüzde 80’inin elde edildiği bölgeleri kapsayan büyüklüğü ile sabit telefon şebekesinin en önemli alternatifi durumunda bulunmaktadır. Kablo TV alt yapısının hakkıyla işletilebilmesi halinde ses, televizyon, video konferans, online oyun, interaktif iletişim de sağlayan bir ekonomi ortaya çıkacaktır. Ayrıca çoklu oyun olarak adlandırılan ses, görüntü, internet gibi hizmetlerin birleştirilerek paket halinde sunumu mümkün olacaktır.
Kablo TV şebekesi üzerinden genişbant internet erişimi sağlayan Kablo İnternet ise, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde tüketicilerin genişbant internetten yararlanması için önemli bir imkân olmaya devam etmektedir. Kablo İnternet’in ADSL’in önemli bir rakibi olması da yine bu ülkelerdeki tüketicilere seçme şansı tanımakta ve pazardaki rekabetin gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Ancak Türkiye’de, tüketiciler Kablo TV şebekesinin getirdiği bu büyük imkândan yeterince yararlanamamaktadır. OECD’nin Haziran 2013 genişbant istatistiklerine göre Türkiye 34 ülke arasında son sırada yer alıyor. Genişbant erişim teknolojilerine göre OECD ortalamaları DSL %51.5, kablo %31.2, fiber %16.6 olarak şekillenirken bu rakamların ülkemizdeki dağılımı DSL %78, kablo %5.9, fiber %16 olarak gerçekleşmektedir. Bu rakamlar bize genişbant konusunda kablo imkânımızı yeterince kullanmamış olduğumuzu göstermektedir.
Basında çıkan haberlerde Türksat’ın 2015 yılı içerisinde özelleştirilmesinin gündemde olduğu belirtilmektedir. Kablo TV şebekesinin atıl olarak kalmasının temel nedeninin, Türk Telekom’un özelleştirilmesi öncesinde Rekabet Kurumu’nun kararıyla ayrılan ve Türksat’ın kontrolüne verilen Kablo TV alt yapısının, devlet eliyle ve devletin kurallarıyla işletilmesinde zorluklardan kaynaklandığı ve ancak özelleştirilerek bu yapıdan kurtulabileceği değerlendirilmektedir.
Soru 6
Uydu teknolojisinde yeni gelişmeler olduğunu, uydu internetin kapasitesinin arttığını ve fiyatlarının düştüğünü duyuyoruz. Bize bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz?
Telekomünikasyon alanında son yıllarda gerçekleşen teknolojik gelişmeler sonucunda, ses, veri ve görüntü hizmetlerine olan talepte büyük artışlar ortaya çıkmaktadır. Günlük hayatımız giderek daha fazla bilgiye ulaşmayı gerektirmektedir. Hızlı ve ucuz internet artık hepimizin ortak amacı haline gelmektedir.
Ancak, 2014 yılı TÜİK verilerini incelediğimizde internet kullanım oranlarının bölgeler arasında büyük farklılıklar oranları olduğunu görmekteyiz. Türkiye genelinde %58 olan internet kullanım oranı, İstanbul’da %64 ve Batı Anadolu’da %58,4 iken Güneydoğu Anadolu’da ise sadece %39,8. Bu istatistikler internet hizmetlerine erişim ve kullanım bakımından ülkemizde bölgeler arasında önemli derecede eşitsizliğin bulunduğuna (Digital Divide) işaret etmektedir.
Vatandaşlarımızın haberleşme ve internet erişimi konularında eşit fırsat ve haklara sahip olmaları için çıkarılan Evrensel Hizmet Kanunu kapsamında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı çeşitli projeler yürütmektedir.
Son dönemlerde uydu internet teknolojilerinde büyük gelişmeler olmuştur. Uydu ile kent, kır, bölge farkı olmaksızın her yere uygun maliyetle ve çok kısa süre içerisinde hızlı internet erişimi sağlanması mümkün hale gelmiştir. Uydu internet, bölgeler arasındaki internete erişim ve kullanım dengesizliğinin hızla giderilmesi için en uygun yöntem haline gelmiştir.
Uydu internet konusundaki gelişmeleri, vatandaşlara sağlanan yararları ve sorunları şöyle özetlenebilir;
· Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde Internet kullanımının artması ve yurt genelinde yaygınlaşması önemli bir faktördür.
· Yüksek hızlarda ve ekonomik olarak sağlanmaya başlanan Uydudan Genişband servisi, Genişband Internet’in yaygın kullanımı için ADSL ve Fiber ile birlikte tamamlayıcı bir özellik kazanmıştır.
· Özellikle kablo ile erişim sağlamanın maliyetli ve zaman alacağı bölgelerde uydudan genişband hızlı aktivasyon süresi ile fırsat eşitliği sağlanması açısından da çok önemli bir hizmet ve imkan haline gelmiştir.
· Son teknolojik gelişmelerle 74 cm çapındaki antenle Ka Band’dan 30-40 Mbps’a kadar hızlarda ADSL ile mukayese edilebilir fiyatlarda sunulan Uydu Genişband Hizmeti, kurumsal abonelerin yanı sıra artık bireysel aboneler için de alternatif bir Internet bağlantısı olmuştur.
· Çok kısa sürede kurulabiliyor ve hemen hizmet alınmaya başlanabilmektedir. Ülkemiz bölgeleri arasındaki eşitsizliği (Digital Divide) önleyebilecek özelliklere sahiptir.
· Ancak, BTK tarafından uydu terminalleri için alınan ruhsat ve yıllık kullanım ücretleri, Ka Band Genişband Uydu Internet Hizmeti’nin daha hızlı yaygınlaşmasını engellemektedir.
· Alternatif hizmetlerde olduğu gibi, uydu üzerinden genişband Internet hizmetinde de ruhsat ve yıllık kullanım ücretinin alınmaması gerekmektedir.
Teknolojinin getirdiği bu önemli imkandan vatandaşlarımızın ucuz olarak yararlanabilmesi için Sabit Uydu Yer Terminalleri (VSAT) Ruhsat ve Yıllık Kullanım ücretlerinin kaldırılması gerekmektedir.
Soru 7
Son dönemlerde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Televizyon hizmetleri teknolojik değişim geçirerek artık farklı bir tür hizmet haline geldi. Bu alanda Türkiye’de hangi aşamadayız? Yeteri kadar büyüme yaşanıyor mu?
TV yayınlarını eskiden çatılarımıza, balkonlarımıza kurduğumuz antenler aracılığıyla seyretmekteydik. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte uydu ve İnternet üzerinden, sadece oturma odalarımızdaki TV cihazımızdan değil, bilgisayarlarımızdan, tabletlerimizden ve cep telefonlarımızdan da TV seyretmek artık mümkün hale gelmiştir. Bu yayınları D.Smart, Turkcell ve TTNET gibi TV yayıncılığı platformu sunan şirketlerden satın alınmaya başlanmıştır. Bu süreçte dünyadaki örneklerinden farklı olarak Türkiye’deki vergi oranları sebebiyle tüketicilerin cebinden daha fazla para çıkarken, bu hizmetlerin oluşturduğu sektör ise beklendiği gibi gelişmemektedir.
1999 yılında yaşadığımız deprem ile geçici olarak hayatımıza giren Özel İletişim Vergisi (ÖİV), o tarihten bu yana devam ederek kalıcı duruma getirilmiştir. Bu vergi daha sonraki yıllarda İnternet hizmet bedelleri %25-15’ler seviyesinden %5’lere kadar çekilmiştir. Ancak, yayıncılık platformu hizmetlerindeki vergi yükü olduğu gibi bırakılmıştır. Bu durumdan bilgi ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturan yayıncılık platformu olumsuz yönde etkilenmekte ve bunun nihai etkisi de tüketiciye yansımaktadır.
Dünyada iletişim hizmetlerine uygulanan vergiler ile ülkemizde uygulanan vergiler karşılaştırıldığında, Türkiye’de hem uygulanan vergilerin çok çeşitli ve karmaşık olduğu hem de vergilerin çok yüksek oranlarda uygulandığı görülmektedir. Dünyada tüketicinin TV seyretmek için verdiği vergi oranı ortalama %20’ler seviyesinde iken ülkemizde %33 (KDV+ÖİV) oranında olduğu görülmektedir. Ayrıca, ülkemizde yayıncılık platformlarının yayınlarının izlenebilmesi için kullanılan alıcı cihazları (receiver) üzerinden ithalat veya imalat aşamasında %19,7 oranında Özel Tüketim Vergisi, Bandrol ve Kültür Bakanlığı kesintileri de alınmaktadır. Bunların da en fazla %10 olacak şekilde azaltılması gerekmektedir.
Ülkemizde uydu ve İnternet üzerinden film, dizi gibi alanlarda yayın yapan ve 6112 sayılı Radyo Ve Televizyonların Kuruluş Ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun kapsamında yerleşik kabul edilmediğinden lisans almak zorunda olmayan bazı yabancı kanallar ücret karşılığında izlenmektedir. Ancak bu yayınları yapan yabancı şirketler devlete vergi ödememektedirler. Aynı işi yapan yerli şirketler ise devlete her türlü vergilerini ödemektedirler. Bu durum sektörde haksız rekabete yol açmaktadır. Devlet vergi kaybetmektedir. Haksız rekabete sebep olan ve vergi kaybına yol açan bu uygulamaların da makul çerçevede düzenlemesi, şartların dengelenmesi gerekmektedir.
Soru 8
Son dönemlerde önemli veri merkezi işletmecilerinin TELKODER üyeleri arasına katıldığını görüyoruz. Veri Merkezi İşletmeciliği alandaki son durum nasıl?
TELKODER, önemi her geçen gün katlanarak artan veri merkezlerinin ve bu alanda faaliyet gösteren işletmecilerin ülkemizdeki mevcut durumunu, karşılaştığı sorunları ve bu sorunlar için çözüm önerilerini, hazırladığı “Veri Merkezi İşletmeciliği Raporu” ile ortaya koydu.
Gerekli hukuki ve mali düzenlemelerin yapılıp, altyapı imkânlarının önünün açılması sadece veri merkezi sektörünün değil buna bağlı yüzlerce sektörün kalkınması anlamına geliyor. Mevcut sorunların ortadan kaldırılmasıyla Türkiye, veri merkezi yatırımları için önemli bir çekim noktası haline gelip, içeriklerini kendi topraklarında barındıran, dışarıdan içerik alan bir ülke konumuna gelecektir. Bunun yanı sıra yetişmiş personel istihdamı ile birlikte ekonomik kalkınma da sağlanacaktır. TELKODER olarak dile getirdiğimiz önerilerin gerçekleşmemesi halinde ise hem ülkemiz hem bu sahada faaliyet gösteren işletmelerimiz çok büyük kayıplar yaşayacaktır. Bu kayıplar sadece maddi kayıplar olmanın dışında yetişmiş personel kaybı, Türkiye’nin ve internet trafiğini taşıdığımız ülkelerin içeriklerinin de kaybı olacaktır.
Yapılması gerekenler şöyledir;
· 5651 sayılı kanunda yer alan “Yer Sağlayıcı” tanımı ve bu değişikliğe bağlı olan yükümlülükler değiştirilmelidir.
· Türkiye içerisinde bir İnternet Değişim Noktası kurulmalıdır. Bu konuda BTK tarafından birkaç yıl önce başlatılan çalışma devam ettirilmeli, TT’nin bu değişim noktasına katılması sağlanmalıdır.
· Elektrik tarifeleri indirilmeli, vergi oranları indirilmeli, teşvikler sağlanmalıdır.
Soru 9
Son dönemlerde çokça tartışılmaya başlanan İnternet Tabanlı Hizmetler (OTT) konusunda TELKODER’in görüşü nasıldır?
TELKODER, birkaç ay önce tüm dünyada her geçen gün daha da yaygınlaşan hale gelen İnternet Tabanlı Hizmetleri (ITH/OTT – Over The Top) ve bu hizmetlerin elektronik haberleşme sektörüne etkiler konusunda bir rapor yayınladı. Hazırlanan raporda, ses, video ve içerik hizmetlerini içeren Türkiye kaynaklı ITH uygulamalarının yurt dışı kaynaklı benzerlerine göre haksız rekabet koşulları ile mücadele etmek durumunda kaldığı vurgulandı.
Tüm görsel veya işitsel medya hizmetlerinin İnternet ile birleştiğini görüyoruz. İnternet teknolojisi ile artık tüm medya hizmetlerini bir arada ve aynı anda alabiliyoruz. Tüm gelişmeler, beraberinde yeni kavramları yeni hizmet çeşitlerini de getiriyor; ITH bu değişim sürecinin önemli bir getirisi olarak haberleşme, yayıncılık ve oyun hizmetlerinde karşımıza çıkıyor. İnternet ile iç içe geçmiş bu hizmetlerin düzenlemeleri bir an önce hayata geçirilmeli, bu yapılırken elektronik haberleşme sektörünün rekabetçi yapısının bozulmaması mutlaka dikkate alınmalıdır.
Soru 10
Ülkemizde sabit telefonlar artık eskisine göre daha az kullanılıyor. Diğer ülkelerde de benzer bir durum var, bu düşüşün en önemli sebebinin cep telefonlarının sağladığı kullanım kolaylığı olduğunu biliyoruz. Ancak ülkemizde sabit ses trafiğinin diğer ülkelere göre çok daha hızlı düştüğü söyleniyor, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerin 100 kişi başına düşen sabit telefon aboneliklerine ilişkin bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi 10 senelik bir dönem için, Türkiye’de sabit hatlarda büyük bir düşüş söz konusudur.
Yukarıdaki grafiklerde toplam ses trafiği içindeki AB’de ve ülkemizdeki sabit ve mobil ağlarda ses trafiğinin payları verilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi AB’de de sabit ses trafiğinin payı düşmektedir, ancak Türkiye’de bu düşüş çok hızlı yaşanmıştır. 2006 yılında AB’de telefon görüşmelerinin %65’i sabit hatlardan yapılırken ülkemizde bu rakam %44 seviyelerindeydi. 2013 yılında AB’de ses trafiğinin payı %37’ye, ülkemizde 2014 yılı itibariyle %6’ya düşmüştür. Bu büyük farkın ve ülkemizdeki çok hızlı düşüşün sebebinin serbestleşmenin ve etkin rekabetin tam olarak gerçekleşmemesi olduğu söylenebilir.
Hatırlayacağınız gibi, alternatif işletmecilere farklı alan kodlarından numara verilmesi, Türk Telekom’un tarifeleri, havuz uygulamaları gibi birçok konuda açtığımız davaları kazandık. Fiyat sıkıştırması şikayetimiz üzerine Rekabet Kurumu Türk Telekom hakkında soruşturma başlattı. Ancak sizin de bildiğiniz gibi bu hukuki süreçler yavaş ilerliyor ülkemizde. Çoğu zaman karar alındığında, şikayet konusu ortadan kalkmış olabiliyor. Bunun önlenmesi için BTK’ya çok iş düşüyor. Öncül düzenlemelerin çok daha ayrıntılı düşünülerek, sağlam olarak yapılması ve uygulanmasının takibi gerekiyor.
Sabit ses tarafındaki sorunları şöyle sıralayabiliriz :
TÜRK TELEKOM STH ARAMALARI TARİFESİ
Türk Telekom şebekesinden Sabit Telefon İşletmecilerine doğru yapılan aramalar için Türk Telekom 2009 yılından başlayarak 24 kr/dak. olarak tarifelendirmeye başlamıştı, Bu çok yüksek bir tarifeydi, BTK 10.08.2011 tarihinde bir karar alarak bu ücreti 14,59 Kr/dak’ya düşürdü. Türk Telekom birçok tarife paketinde STH aramaları için halen bu ücreti uyguluyor ve STH aramalarını arama paketlerine dahil etmiyor. Kampanyalarına uluslararası ve cep telefonu aramalarını bile dahil ederken, STH aramalarını dahil etmiyor.
Bu uygulama tüketicilerde caydırıcı bir etkiye sebep oluyor. Türk Telekom, yüksek abone sayısıyla STH işletmecilerinin abonelerinin aranması için aşırı yüksek ücret uygulayarak, STH aramalarını arama paketlerine ve kampanyalarına dahil etmeyerek etkin rekabeti engelliyor. STH işletmecilerine doğru yapılan aramaların Türk Telekom abonelerine doğru yapılan aramalardan çok daha pahalı olduğunu anlayan Türk Telekom aboneleri, STH işletmecilerine doğru arama yapmaktan kaçınıyor ve STH işletmecilerinin abonesi olmak istemiyor.
Burada bir tüketici mağduriyeti de ortaya çıkıyor. Tüketiciler aradıkları numaranın Türk Telekom veya STH abonesi olup olmadığını bilmedikleri için, şehir içi görüşme yaptıklarını zannederken bilmeyerek Türk Telekom’a daha fazla fatura ödüyorlar.
STH işletmecileri daha çok 850 ile başlayan numaraları kullanıyorlar. Tüketicilerde 850’li numaraları aramak pahalı algısı yerleşirse, geriye döndürmek çok zor olur. Bu da rekabetin başlamadan bitmesi anlamına gelir.
Bütün bunların olmaması, rekabetin sağlanması için Türk Telekom’un bu ayırımcılığa bir son vererek STH aramaları için şehiriçi tarife uygulamasını, STH aramalarını tüm arama paketlerine ve kampanyalarına dahil etmesini bekliyoruz.
KAMPANYALAR
Türk Telekom sabit ses alanında perakende olarak tüketicilere yönelik çok sayıda kampanya yapıyor. Toptan olarak işletmecilere ise çok az sayıda kampanya yapıyor ve bu kampanyaların işletmecileri ve rekabeti koruma amaçlı olduğunu ileri sürüyor ama Türk Telekom’un işletmecilere yönelik olarak toptan piyasalarda yapmakta olduğu kampanyalar, perakende piyasalardaki kampanyalarını karşılamaktan çok uzak.
2009 yılında yayımlanan “Tarife Yönetmeliği” ile bildirim usulu getirilmişti ,biliyorsunuz. Bu Yönetmelik sonrasında Türk Telekom’un perakende kampanyalarının dikkat çekici bir biçimde arttığını görüyoruz.
Söz konusu kampanyalar tüketicinin lehine gibi görünüyor ama bu faydalar kısa süreli ve geçicidir. Tüketicileri korumanın en önemli unsurunun piyasada kalıcı ve gerçek rekabetin sağlanması olduğu bilinen bir gerçek. Bu kampanyalar piyasada rekabetin gelişmesini önemli ölçüde engelleyecek nitelik, uzunluk ve sıklıkta yapılıyor.
Türk Telekomünikasyon A.Ş. söz konusu kampanyaların bazılarını ardı ardına uygulamaya koyuyor , pek çoğunu taahhütsüz uyguluyor ve bu kampanyalar kampanya olmaktan çıkıp sürekli uygulanan tarife haline geliyor. Maliyetlerin müsaade etmemesi nedeniyle üyemiz olan işletmeciler benzer kampanyaları yapamıyorlar.
Örneğin, Türk Telekom tarfından uzatmalarla iki yıl sürdürülen ve sonra kalıcı hale getirilen Akşam 7’den Sabah 7’ye tarifesinin içeriği incelendiğinde kampanya kapsamındaki saatlerin ,telefonla en az konuşulan zaman aralığı olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla Türk Telekom’un perakende tarifelerinde çok konuşulan/az konuşulan zaman (peak/off-peak) ayrımına gittiği açıkça görülüyor ama bu uygulama toptan pazarda bulunmuyor, işletmeciler hangi saatte görüşmenin yapıldığına bakılmaksızın aynı arabağlantı ücretini ödüyorlar.
Bu sorunların ortadan kaldırılması için bizim önerilerimiz şöyledir;
a- Kurum tarafından Türk Telekom’un Toptan ve Perakende piyasalarda yapacağı kampanyaların süreleri, sıklıkları ve şartlarının belirleneceği bir düzenleme acil olarak uygulamaya koyulmalı.
b- Türk Telekom tarafından Toptan piyasalarda yapılacak kampanyalar uygulanmaya başlanmadan en az bir ay önce ilan edilmeli. Kampanyaların sürelerinin uzatılması halinde, süre uzatma kararları kampanyaların sona erme tarihlerinden en az bir ay önce ilan edilmeli.
c- Türk Telekom tarafından Toptan piyasalarda yapılan kampanyaların içerik ve şartlarının hiçbir yanlış anlaşılmaya meydan vermeyecek açıklıkta ve ayrıntıda ilan edilmesi sağlanmalı.
d- Türk Telekom’un Perakende piyasalarda uygulamakta olduğu ve ileride uygulayacağı tüm kampanyaların içerik ve koşullarının, aynı sürelerde ve makul marj bırakacak koşullarda olmak üzere Toptan Piyasalarda da kampanya yapması zorunlu tutulmalı.
e- Türk Telekom’un toptan piyasada da çok konuşulan/az konuşulan zaman (peak/off-peak) ayrımı yapmalı.
444’LÜ NUMARALAR
444’lü numaralar uzun süredir konuşuluyor, bu numaraları bugün sadece Türk Telekom kullanabiliyor. TELKODER üyesi işletmecilerin de bu numaraları kullanabilmesi için epey gayret sarf ettik ama Kurum başka hiç bir ülkede bulunmayan bu uygulamayı sürdürüyor ve 444’lü numaraları Türk Telekom dışındaki işletmecilerin de kullanmasına izin vermiyor. 444 benzeri başka numaralar istedik, ona da izin çıkmadı.
444 XXXX formatındaki numaralar da, 444’lü numaranın altındaki coğrafi numaralar da taşınamıyor. Bizce, kullanıcıların tercihine bağlı olarak, 444 XXXX numaralar ile birlikte bu numaraların altında bulunan coğrafi numaralar da istenen işletmeciye taşınabilmeli, 444 XXXX numarasının altında tanımlı bulunan coğrafi numaraların A Tipi yönlendirmeleri yapılabilmelidir.
Diğer yandan, Türk Telekom 444 XXXX formatındaki numaraların kendi markası olduğunu ileri sürüyor. Bizim düşüncemize göre bu numaralar Türk Telekom’un markası değil numarayı kullanan kuruluşların markası. Numarayı kullanan kuruluşlar her türlü pazarlama, reklam ve tanıtım faaliyetlerinde ve her türlü basılı malzemesinde bu numaraları kullanıyorlar, bu numaraların markalaşması için ciddi kaynak harcıyorlar. Dolayısı ile bu numaraların asıl sahibi kullananlardır.
444’lü numaraların işletmecilere tahsis edilmesi ve taşınabilmesi için Kurumun acil müdahalede bulunmasını bekliyoruz..
TÜRK TELEKOM HAVUZ TARİFELERİ
Önce Jetvell tarifelerinde, ardından da “İş Avantaj” tarifelerinde uygulanmaya başlayan havuz uygulaması, TELKODER üyesi işletmecilerin sunmasının mümkün olmadığı fiyat seviyelerinde hizmet sunumunu içeriyor. İş Avantaj tarifeleri bile rekabet açısından zorlayıcı iken, bir de havuz uygulaması ile ücretsiz konuşma hakkını verilmesi, üstüne de kampanyalar ile bedava dakikalar eklenmesi, bizce rekabeti bozuyor.
Danıştay’da açtığımız dava ile Türk Telekom’un “Jettvel Tarifeleri”nde havuz uygulaması iptal edildi, ama başka tarifelerinde havuz uygulaması halen artarak devam ediyor. BTK’nın buna dikkat etmesi ve havuz uygulamalarını durdurması gerekiyor.
TT KART
Daha önceleri C Tipi arama olarak bilinen şifreli kart ile arama yapma pazarı, toplam sabit ses pazarı içerisinde küçük bir yer tutan dengeli, rekabetin oluştuğu bir pazardı. Ancak Türk Telekom geçen yılın sonlarında bir kampanya yaparak bazı kartlarını aracıları vasıtasıyla maliyetinin altına satmaya başladı.
Dengeli ve rekabetin oluştuğu kartlı arama pazarında büyümekte olan birçok üyemiz hem Türk Telekom ile hem de birbirleri ile rekabet halinde faaliyet gösteriyorlardı. Ancak Türk Telekom’un bu kampanyası ile bu alanda rekabet sona erdi ve pazarın tamamı Türk Telekom’a geçti. Bazı işletmeciler kapanma noktasına geldiler.
Rekabetin oluştuğu bu alanda büyük bir geriye dönüş yaşandı ve yeniden tekel dönemi şartlarına dönüldü. Bu durumun ortadan kaldırılması için BTK ve RK acil olarak duruma müdahale etmeli.